DRD4-7R

2414

İngiltere’de 1907 yılıydı. Sıradan bir günde sabah gazetelerini açanlar sıradışı bir iş ilanıyla karşılaştı:

“Tehlikeli bir yolculuğa çıkacak kişiler aranıyor. Düşük yevmiye, şiddetli soğuk, saatler süren zifiri karanlık, sürekli tehlike… Güvenli dönüş şüpheli. Başarılı olma durumunda takdir ve paye verilecektir.”

İlanı veren kişi Antarktika‘yı keşfetme hayali kuran Ernest Shackleton’dan başkası değildi. Endurance isimli gemisine çalışacak insanlar arıyordu. Hikayeye göre 5000 kişi ilana başvurdu!! Shackleton aralarından 26 kişi seçti.

İnsanlar 50 bin yıl boyunca dünyanın her bir köşesine, her kıtaya, her ülkeye gitti, yerleşti, yayıldı. Keşfetme arzusuyla, merak duygusuyla Antartika’ya gitti, aya gitti, Mars’a gitti, engin okyanuslara yelken açtı, vahşi ormanların derinliklerine girdi, yüce dağların zirvelerine çıktı, bilinmezliğe yol aldı… Sahi insana rahatını ve huzurunu, sıcak yuvasını, aşını ekmeğini bırakarak, bilinmezliği keşfetmeye çağıran bu dürtü nereden geliyor? Yahut Shackleton’un ilanına başvuran 5000 kişi çılgın mıydı? Aslına bakılırsa yapılan araştırmalar, insanları büyük riskler almaya, yeni yerler keşfetmeye iten, merak ve huzursuzlukla ilintili bir gen ortaya çıkardı. İnsan popülasyonunun yaklaşık yüzde 20’sinin taşıdığı bu gen DRD4-7R idi. Nam-i diğer wanderlust geni.

Shackleton’un ilanına başvuran 5000 kişi çılgın mıydı?

MACERA ÇAĞRISI

Borusan’da bu yılki yeni yıl partisi adeta macerayı müjdeliyordu.

Yeni yıl partisine gelecek Borusanlılardan parti öncesinde LCV verirken, yeni yıldan beklentileri seçmeleri istenmişti. Şefkat, nezaket, sadelik, yeni alışkanlıklar, neşe, macera ve enerji seçenekleri arasında bir karar vermeleri gerekiyordu. Yazının gidişatından en fazla tercih edilen şıkkı tahmin etmeniz zor olmamıştır. Bingo! Partiye katılan 2154 kişi arasından 1163 kişi enerji ve macera seçti!

1163 kişi enerji ve macera seçti!

Holdingin Kurumsal İletişim departmanından Sara kolları sıvadı. Doğu Ekspresi’yle Kars’a gidelim, trende de bir macera kulübü kuralım fikrini düşündükçe içi içine sığmıyordu. Tüm tezcanlılığıyla çalmadık kapı bırakmadı. Kısa sürede kendi gibi düşünen kişilerden oluşan bir Borusanlı güruhunu bir araya getirdi. Açıkçası işin bu kısmı pek de zor olmadı. Macera tutkunları zaten dünden hevesli, birinin kalkın gidiyoruz demesini bekliyordu. Fakat ah o arapsaçı kurumsal protokoller, bütçeler, operasyonel işler… Bir de üst yönetimden birilerinin sponsorluğu gerekiyordu. Ama şanslıydık! Herkesten daha hevesli bir genel müdür vardı. Borusan CAT’in daha önce uzun yıllar Kazakistan’da çalışmış, satıştır müşteri ziyaretleridir derken gezilmedik şehir, dağ taş bırakmayan genel müdürü Özgür Günaydın, halihazırda İnstagram’da #ozgurgunaydintravels etiketiyle gezilerini paylaşıyordu. İyi olacak hastanın doktor ayağına gelir boşuna denmemiş, daha iyi bir sponsor düşünülemezdi! Yeni yıl dileklerimiz gerçek oldu.

Borusan’daki macera çağrısına Shackleton’un ilanı misali yüzlerce başvuru geldi. Özgür Günaydın geminin kaptanı Shackleton ise, Borusanlılar da içlerindeki wanderlusta kulak veren yüzlerce kişi oldu, ilk gezi ise ilk başvuran 25 kişi ile gerçekleşti.

ROTA: KARİYA YOLU

Macera kulübünün ilk yolculuğu Kariyalı’ların 800 yıl önce yürüdüğü 820 kilometrelik bir trekking rotasına gerçekleştirildi. Biz hafta sonunda bu yolun ancak ufak, 15 kilometrelik bir kısmını yürüyebildik. Uzun yol yürümeye alışmamış bünyelerimiz ve ayaklarımız zaman zaman feryat figan etse de Karia Yolu boyunca dağ köylerinin arasından, antik kentlerden, el değmemiş koylardan, patikalarla, taşlarla döşeli kutsal kervan yollarından geçerken, muazzam bir deneyim yaşadık. Nelerle karşılaşmadık ki?!

Çimenlere serpiştirilmiş beyaz papatyalar, lavantanın yakın akrabası mis gibi kokusuyla başımızı döndüren mor çiçekli karabaş otları, fıstık çamından ormanlar, dağ kekikleri, zeytin ve badem ağaçları…  Pagan tapınakları ve gizemli dağ manastırları…. Kariya şehirlerine binlerce yıl hayat veren benzersiz kayalarla kaplı Latmos dağları… Latmos körfezine kurulu antik çağın en önemli kentlerinden muhteşem güzellikteki Herakleia…

Bafa Gölü’nün civarındaki doğaya ve bitki örtüsüne hayran kalırken, her an devasa yuvarlak kayaların birinin arkasından bir Hobit ya da bir peri çıkacakmış hissiyatı yaşıyorsunuz. Çimenlerin canlı yeşili, her yere yayılmış vahşi zeytin ağaçlarının küllü yeşili ile büyüleyici bir kontrast oluşturuyor. Burası bir masal diyarı adeta.

HAYAT ANLARDAN OLUŞUR

Gece ateş başında marshmellow kızartıp, mısır patlatıp, sıcak şaraplarımızı yudumlarken, macera kulübü çatısı altında nasıl bir deneyim yaratmalıyızı konuştuk. Bu sadece bir gezi kulübünden ibaret olmamalı, aynı zamanda anlam yaratan bir içsel yolculuk, bağlarımızı pekiştiren bir macera deneyimine dönüşmeli…

Borçelik’ten Derya’nın dediği gibi “Gezmek ama öyle bir A noktasından bir B noktasına gidip, bir otelde dört beş gün kalıp dönmek değil. Gittiğin yerin hakkını vererek gezmeye çalışmak, oradaki insanlara dokunmak, hikayelerini dinlemek, caddelerinde kaybolmak ve tarihini deneyimlemek; hoşuna gitmese bile yerel tatları tadıp midene meydan okumak…  Böyle olduğunda gezdim diyebiliyor insan dolu dolu…” Ya da Borusan Danışmanlık’tan Tanju’nun altını çizdiği gibi “İki yol var, biri her gün gidilen yol, diğeri ise denenmemiş bir patika.” Biz gidilememiş yolu seçmeli, bilinmezlik ve keşfedilmemişliğin verdiği heyecanı yaşamalıyız.

İki yol var, biri her gün gidilen yol, diğeri ise denenmemiş bir patika

Aslında bu ilk yolculuğumuz ve maceramız da farklı şirketlerden Borusanlıları birbirine sıkı sıkı kenetledi. Cumartesi sabah 8’de merhabalaştığımız insanlarla akşam üzere kahkahalar attık. Zorlu patikalarda yürürken, yokuşları çıkıp çıkıp inerken, terden süzülürken ne ara kaynaştın; böyle beraber kopmaya başladın, “bak kimseye anlatma ama benim de böyle bir anım var” seviyesine geldin. Yetmedi sonraki etkinliği konuşur oldun…  Temiz hava çarptı galiba ama güzel çarptı. Fark ettik ki Cumartesi akşamı ateşin etrafında kendimiz tanıtırken, aslında ortak noktalarımız çok fazla. Hepimiz güzel vakit geçirmek istiyoruz, bir grubun parçası olmak, insana, diğer canlılara ve doğaya fayda sağlayan işler yapmak ve kendimizi değerli hissetmek istiyoruz.

Derya, yaşadığımız “an”ların ne kadar önemli olduğuna dikkat çekti. Belki de yaşadıklarımızın ve yaşamak istediklerimizim özünde yaşamı, anlarımızı doya doya, dolu dolu geçirme arzusu var. “Çok gezilecek yer var, keşfedilecek çok rota ve hayat kısa… Gerçek olan ‘an’. O an ne yaptıysanız yaptınız sonrası büyük bir soru işareti.”

KATKIDA BULUNANLAR

 Sara Demirel – Özgür Günaydın – Merlin Özkan – Derya Tabak – Cem Ersan- Gamze Duysak – Zeynep Damla Böke – Tanju Çokgör – Merve Kavazlar- Semiha Yıldız- Şule Yücebıyık- İlkay Koray- Beria Gider- Burçin Önalan – Murat Uğur- İbrahim Aytaç- Berrin Çelik – Halit Vatansever- Tuba Kayabaşı – Oğulcan Akturan- Sevda Selçik – Osman Yılmaz – Okan Çelik

Borusan Turuncu
YAZAR HAKKINDA

Borusan Turuncu

Borusan Turuncu, Borusan’ın editöryel dinamosudur. Borusan hikayelerinin küratörlüğünü yapar.