Yırca’da Her Şey “Pek Kadın!”

1312

Bir efsaneye göre, M.Ö 17.yy’da kurulan Atina’yı hangi tanrının koruyacağı tartışması gündeme gelir. Alınan karara göre, halk için en faydalı hediyeyi sunan tanrı veya tanrıça Atina’nın koruyucusu olacaktır. Deniz tanrısı Poseidon denizden bir savaş atı çıkarır ki bu at sayesinde Atina, tüm savaşları kazanabilecektir. Akıl, bilim ve sanat tanrıçası Athena’nın hediyesi ise zeytin ağacıdır. Bu ağaç her zorlu koşulda yüz yıllarca yaşayacak, meyvesinden lezzetli yemekler hazırlanacak, yağı yaraları iyileştirecek, gölgesiyle insanları kucaklayacak, odunuyla ısıtacaktır. Halk, zeytin ağacının daha faydalı olduğuna kanaat getirir; savaş değil, akıl, bilim, sanat ve barış şehrin koruyucusu olur…

İki yıl önce 6 bin 600 zeytin ağacını haksız yere kaybeden Yırca Köyü’nde bugün Athena’nın fideleri, Yırcalılar’ın yeni umutları yeniden yeşeriyor.

Yeni bir hikaye yazılıyor Yırca’da. Köylülerin, tek geçim kaynakları olan zeytin ağaçları kesilirken verdikleri mücadele sonuç verdi. Hem daha fazla ağaç katliamına engel oldular hem de topraklarını korudular.

Yeni zeytin fidanlarını büyütürken, Yırca sakinleri geçimlerini sağlamada kömüre muhtaç kalmamak için başka bir iş modeli geliştirdi.

KÖMÜRÜN İSİ, SABUNUN MİSİ

Hiç tanımadığı, bilmediği bu köye yerleşerek kadınlara alternatif bir gelir kaynağı yaratmak için sabun üretimi başlatan aktivist Kenan Kahya ve ona inanan köy kadınları sayesinde Yırca’nın hikayesi devam ediyor. “HANIMELİ” markalı ekolojik sabunlarıyla köylerinin yeniden hayata  tutunmasını sağlayan bu güzel insanlar, bu yılın başında Borusan için 6000’i aşkın sabun ve balmumu üretti.

Yırcalılar, Borusan için 6000’i aşkın sabun ve balmumu üretti.

Hanımeli’nin yaratıldığı atölyeyi ziyaret ettik. Biz atölye diyoruz ama Yırcalı kadınlar çalıştıkları, geçimlerini sağladıkları bu yere işyeri ya da atölye demiyorlar. Burası onlar için ev, sabun evi.

24 haneye geçim kaynağı olan sabun evinde, üretilen şeyin sabundan daha fazlası olduğunu anlıyorum.

24 haneye geçim kaynağı olan sabun evinde, üretilen şeyin sabundan daha fazlası…

Gün nasıl başlar burada, mesai saat kaçta başlar?

“Mesai saati diye bir şey yok burada” diyor Firdevs. Sipariş üzerine üretim yaptıklarını, siparişi yetiştirmek için gerekirse gece gündüz çalıştıklarını, iş olduğunda toplandıklarından bahsederken gözlerindeki parıltı Firdevs’in aslında bunu bir iş olarak görmediğini zaten anlatıyor. Sabun evi onlar için sosyalleşme ortamı. “Ürettikçe psikolojik olarak kendimizi daha iyi hissetmeye başladık, evde yaşadığımız sorunları da burada birlikte çözdük, sosyalleştik, açıldık, özgüvenimizi hissettik” diye destekliyor Firdevs’in sözlerini bir başkası.

Kesilen zeytin ağaçları 10-15 yıl önce büyük umutlarla dikildiğinde sadece köylünün bireysel geçim kaynağı olması değil, köyün de gelişimine katkı sağlaması hedefleniyordu. Yırca imece geleneğine köklerinden bağlı bir köy ve kesilen ağaçların büyük bölümü köyün tüzel varlığına ait. Halk bu zeytinleri işleyerek elde edilen geliri köye yatırım yapmak için harcıyordu. Ağaç katliamı aslında hem doğaya hem de köyün gelişimine ket vurmuştu. HANIMELİ sosyal girişimi ise satılan sabunların geliriyle bu geleneği devam ettirme niyetinde.

“İnsanlar hep daha fazlasını istiyorlar” dedi Firdevs. “Daha fazlasını istedikleri için bizim başımıza bunlar geldi. Daha fazlasını istiyorlar ama mutsuzlar. Biz bu halimizle bile mutluyuz, bizim gücümüz buradan geliyor.”

Burada her şey “pek kadın”.

Güzel yerine “pek kadın” kelimesini kullanıyor Yırca’lılar.

Kadınların bir araya gelip yüreklerini koydukları bir yerden de ancak güzellikler çıkabilir. Bir yöneticiye ihtiyaç duymuyorlar. 24 kadın üç vardiya oluşturmuşlar. Sabun evi onlar için bir terapi merkezine dönüşmüş. Kocalarıyla aralarındaki sorunları çözmüşler, depresyonlarından kurtulmuşlar ve dahası içlerindeki potansiyeli keşfetmişler.

Onlara en çok sorulan sorulardan biri de zaten ev işlerine ve çocuklara nasıl yetiştikleri ama cevabı gülerek Faize veriyor: “İş gadını olduk geri.” “Artık herkes eşit” diyor Faize. “Erkek fiziken güçlü ama kadının zekası var.” Nitekim her gün yeni bir fikirle geliyorlar sabun evine.

Bir şey üretmenin zevki okunuyor mis kokulu kadınların gözlerinde. Ama bunun zaten köyün genlerinde olduğunu anlıyorum. Her şeyi imece ile yapan bir köyün sakinleri için her zaman birlikten güç doğar ve sabun evinde de olan, bize ilham veren şey birlikten doğan bu güç.

Bir şey üretmenin zevki okunuyor mis kokulu kadınların gözlerinde…

Yaşadıkları tüm zorlukların onlar için bir vesile olduklarını fark eden, pes etmeyip hikâyelerine devam eden, “pek kadın” sabunlar üreten, ürettikçe mutlu olan, güzellikleri görmesini bilen, başka hiçbir yerden değil, birbirlerinden güç alan insanlar.

HANIMELİ aldığı her siparişle daha da çok büyüyor ve BORUSAN da bu büyümeye katkı sağlamak için onların yanında olmaya devam ediyor.

Siz de http://www.yircahanimeli.com/ sitesinden elinizden gelen desteği verebilirsiniz.

Zeytin ağacını seçen Atina halkı gibi barışın, sevginin, birlikteliğin ve üretimin gücüyle zorlukları aşarak bize ilham veren  Yırca halkına teşekkürü borç biliriz.

Fotoğraflar: Ahmet Okkol

Şule Yücebıyık
YAZAR HAKKINDA

Şule Yücebıyık

Şule Yücebıyık. Borusan Holding Kurumsal İletişim Direktörü. Anne. Gazeteci. İletişimci. ICF Liderlik & İletişim Koçu. Özgürlük ve bilgiyle hiç bitmeyen bir aşk yaşıyor.