2 Sergi, 3 İş: Kişisel Bir Bakış

4506

Eylül ayından itibaren birbiri ardında müze ve galerilerde açılan sergilerle sanat piyasasındaki hareket hız kesmeden devam ediyor. Mutlaka gezilmesi gereken sergilere başka bir yazıda değinmek iyi olabilir ancak şu ana kadar gördüklerim arasında öne çıkan iki sergi var. İlki Borusan Contemporary’deki Universal Everything: Akışkan Bedenler, diğeri ise ÖktemAykut galeride görülebilecek Melis Ağazat’ın kişisel sergisi Sen Yalnızca Bir Hatırasın.

Bir sanat eseri ile kurabildiğimiz ilişki kişisel deneyimlerimiz ve tecrübelerimiz ile doğru orantılı. Dolayısıyla bir eseri beğenmek veya beğenmemek de öznel bir karar veya deneyim. Her iki sergide de öne çıkan işler beni geçmişe, özellikle üniversite döneminde İstanbul’un tadını doyasıya çıkardığım döneme götürürken bugünkü bene ulaşmak için geride bıraktıklarıma bakmaya yönlendirdi.

Sanat eseri ile kurduğumuz ilişki kişisel deneyim ve tecrübelerimiz ile orantılı.

AKIŞKAN BEDENLERİN MEDİTATİF ETKİSİ

Akışkan Bedenler sergisinde yer alan Yüce İnananlar II [Supreme Believers II], 2013 yılında Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’na dahil edilen Yüce İnananlar isimli çalışmanın bir devamı niteliğinde. İlk versiyonundan farklı bir şekilde iki kanallı olarak projeksiyon cihazlarıyla duvara yansıtılan çalışma, videoda yer alan figürün gerçek insan boyutuna yakın bir orana ulaşmasıyla izleyicinin iş ile direkt bir ilişki kurmasını sağlıyor. Bilgisayar Üretimli İmgeleme (CGI) tekniği ile parçalarına ayrılan bir dansçıyı izlerken farklı duygulara girmek oldukça olağan.

Universal Everything, Supreme Believers II, 2018

Bu çalışmayı ilk gördüğümden beri üzerimdeki meditatif etkisini yadsımam mümkün değil. Bazen çözünen parçalarla birlikte sıkıntılarımı bırakıyor, bazen de bugüne kadar getirdiğim, yaşadığım, deneyimlediğim her şeyin çözünüp benden ayrılmasının üzerimde yarattığı gerginliği hissediyorum. Videodaki dansçı görünmeyen bir öğeyle mücadele ederken hayallerimi gerçekleştirmek için çabalarken karşılaştığım güçlükleri anımsıyorum. Şu birçoğumuzun sıklıkla duyduğu yapamazsın, başaramazsın lafları dolanıyor zihnimde. Ne zamanki bu tenkitler boşluğa bırakılıyor o zaman işte gerçek özgürlük ve başarı geliyor. Yani bir şeyleri bırakmadan daha iyisini koymak pek mümkün olmuyor. Sonra hayatıma giren, önemli bir süre birlikte yaşamın çeşitli alanlarını paylaştığım, ardından görevlerini tamamlamışlarçasına yok olup giden arkadaşlarımı anımsıyorum. Bu insanların yerine daha iyisin koyabildim mi?

ZAMANIN FİLTRESİ: ESKİ GÜZEL GÜNLER

İnsanın önündeki belki de en önemli engel kendisi. Bugüne kadar başardıkları ve başaramadıklarıyla, özlemleri ve arzularıyla, hayalleri ve hedefleriyle inşa ettiği kendisi. Neye inandığımızın evrensel akışta önemli bir yeri var. Yeni bir karar alırken cesarete mi yoksa endişe veya korkuya mı inanıyoruz? Pozitif düşün pozitif olsun cümlesini bir mantra gibi her gün kendimize ve sohbetlerimiz esnasında birbirimize tekrarlıyoruz ancak geçmişimiz gerçekten de bu kadar pozitif mi?  Veya soruyu şöyle soralım, bugüne kadar getirdiğimiz biz, püripak olumlu bir inançlar bütünü mü?

Geriye dönüp bakınca iyi günler, kötü günler, mutluluklar ve hüzünler kronolojik bir sıra takip etmeden üşüşüyor zihnime. İnsan iyi olanı hatırlamaya daha yatkın. Daha doğrusu üzerinden zaman geçen her şeyin üzerine “ne güzel günlerdi” filtresi atılıyor gibi hissettiriyor. Kötü günler bile en tatlı anılara dönüşüyor. Bu filtre metaforu etrafında düşünürken Melis Ağazat’ın sergisini görmek ilaç gibi geldi.

Sen Yalnızca Bir Hatırasın’da benim için öne çıkan iş sanatçının çocukluğundan kalan video görüntülerinden oluşturduğu çalışma.Videoda Büyükada’dan ve sanatçının ailesine ait adadaki evden manzaralar, doğum gününden bir kesit, parkta oynarken çekilen kısa bir video gibi çeşitli parçalar izliyoruz. Videoya ise 80’lerin meşhur şarkılarından biri eşlik ediyor. Kata hakim olan ve adaya mahsus hanımeli kokusu ile birlikte oturup tanımadığım birinin çocukluğuna ait doğum günü partisini saatlerce izleyebilirdim çünkü oradaki mutluluk ve saflık çok tanıdıktı. Videoyu izlerken kendime yönelttiğim soruları bir de bu tanımadığım ama videoda izlediğim çocuk Melis’e yönelttim ondan sonra büyüyüp sanatçı kimliğiyle var olan Melis’e. Yaşam tecrübelerimiz birbirine benzemese de muhakkak bir kesişim noktamız hatta noktalarımız var. Hepimizin geri bıraktığı aile bireyleri, arkadaşlar, o hiç bitmeyecek dostluklar veya aşklar, mekanlar, cafeler ve barlar var. Her bir düşünce içinde bulunduğum bu on metrekarelik alanı saran hanımeli kokusunda gizliymiş.

Bu yazıyı hazırlarken ise bundan on sene önce Asmalı Mescit’in o daracık sokaklarını hınca hınç dolduran o kalabalığın nereye gittiğini ve o insanların şu an ne yaptıklarını düşünüyorum. Hepsi bir olup bir insana dönüşerek Akışkan Bedenler sergisinde gösterilen Yürüyen Şehir işindeki gibi topluca bir yere mi göçtü? Bir ara bu göç oldukça görünürdü. Asmalı Mescit’ten dağılan grup Galata Kulesi’ne oradan da dağılan grup Karaköy’ün dehlizlerine taşındı. Ya sonrası? Şimdi neredeler?

Not: Borusan Contemporary’nin geçici sergi alanları 17 Şubat 2019’a kadar Universal Everything: Akışkan Bedenler sergisini ağırlıyor. Melis Ağazat’ın Sen Yalnızca Bir Hatırasın isimli sergisi ise 1 Aralık 2018 tarihine kadar ÖktemAykut galeride görülebilir. Bu iki sergide yer alan çalışmalar anı, bellek ve kentsel hafıza etrafında şekillenirken izleyenleri geçmişe götüren bir yolculuğa davet ediyor.

Burak Çiloğlugil
YAZAR HAKKINDA

Burak Çiloğlugil

Burak Çiloğlugil, Borusan Contemporary’de Müze Yöneticisi. Sergi gezmeyi ve sanat üzerine düşünmeyi seviyor. Kültür kurumlarına yeni gelir kaynakları yaratılması üzerine kafa yoruyor. Ayrıca bir kedi babası ve yarı zamanlı astrolog.