Şu anda bu satırlara göz gezdiren sen! Sevgili korona günlerinde yol arkadaşım…
Evet “yol arkadaşım”… Şu anda tüm insanlık olarak bu kısa ömürlerimizde ilk kez böyle bir yol arkadaşlığı hissetmedik mi? Misyonum sana hiç de akıl öğretmek değil. Sana yalnız olmadığını bil diye sesleniyorum ve bana nefes aldıran bazı uygulamaları seninle de paylaşmak istiyorum. İster dene, ister deneme, ister hem dene hem de kendi deneyimlerini bana yaz… Neler yapıyorum bugünlerde bak kısaca özetleyeyim.
Hep birlikte endişelerimizin, geleceğe yönelik kaygılarımızın oldukça arttığı günler, malum. Görmezden mi gelelim? Yokmuş gibi mi davranalım? Gayet de var kaygım ve oldukça geriliyorum. Bu noktada psikologların bazı danışanlarına önerdiği bazı yöntemleri uygulamaya aldım.
KAYGILARINLA RANDEVULAŞ
Günlük ajandamda “kaygı” ile randevulaştım. O dakikalarda ne ile ilgili endişem varsa, korkuyorsam, kaygılanıyorsam hepsini düşünüyorum… Bir verimli geçiyor o zamanlar anlatamam! Birbirimizi nasıl hırpalıyorsak sevgili kaygı unsurlarımla artık, randevu bitimini iple çekip günlük programa devam ediyorum. Şahsen genelde bir gündüz bir de akşam iki kerelik randevuları yeterli buldum. Sonradan sayısı ne olur bilmiyorum ama yeterli gibi. Bence siz de 2-3’ten daha fazla randevu vermeyin “kaygı unsurlarına.”
Bazen o kaygı unsurları maalesef randevu saatleri dışına taşıyor. Burada da çok sevgili bir terapist dostumdan öğrendiğim yöntem devreye giriyor. “6 Dakika” yöntemi diyelim adına. Önce telefonun alarmını 6 dakikaya kuruyorum. Sonra alıyorum elime herhangi bir kağıt ve kalem. Kağıdın en tepesine yazıyorum o anki beni rahatsız eden duygu, düşünce ya da kişiyi. Bırakıyorum üzerine düşünmeyi ve hiç durmadan bırakıyorum el istediğini yazıyor. Bazen o yazıyı okuyamıyorum bile… Korku filmi gibi hayal etmeyin tabi başkası yönetmiyor kolu ama o esnada içinizi rahatsız eden şeyi rahatça ortaya dökme şansını vermiş oluyoruz kendimize. 6 dakika bitip alarm çaldıysa ama hızınızı alamayıp devam ediyorsanız da “haydi” devam diyorum size. Ta ki o el “tamamdır” diyene kadar. Benim o delirmiş andaki yazılarımı kendim bile okuyamadığım için yırtıp atıyorum kağıdı, pek saklama ihtiyacı duymuyorum. Temelde, en altlardaki rahatsızlığımı görmüş olmak yetiyor.
6 Dakika Yöntemi: Bir kağıda durmadan ve hiç düşünmeden yaz seni rahatsız eden duygu, düşünce ya da kişiyi.
İşte bundan sonra devreye bilinç giriyor. O kağıda dökülerek ortaya çıkanlara yönelik çözümlerde ne kadar kontrol benim elimde? Kontrolümde olan alanlarla ilgili neler yapabilirim? Bazen çözüm bulamasam bile içime bastırmaktansa kağıda boşaltmış olmak kendi başına da yeterli olabiliyor.
KENDİNLE BAŞ BAŞA KAL
Günde yarım saat, genellikle akşamları ve mümkünse yatmadan önce. Telefonumdan, televizyondan ve herkesten uzaklaştığım yarım saat geçirmeye başladım. Beni dinlendiren, sözleriyle kafamı karıştırmayan enstrümantal bir müzik açıyorum ve kendimle baş başa kalıyorum. Meditasyon da ekleyebilirsin buna dua da. Ama beyni yoracak, düşündürecek şeyler değil kesinlikle… İstersen eline bir fincan da bitki çayı al.
Eve kapalı kaldıkları için enerjilerini atamayan çocukların tatlı tatlı yakana yapışmış durumda mı? Onları yatırdıktan sonra da kendine bu zamanı ayırabilirsin. Bir de güzel sıcak bir duş ile akıtabiliyorsan günün yükünü, nasıl güzel bir dinlenme aracı… Ben özellikle yatmadan öncesi için bunu yapıyorum çünkü uykuya tüm günün bedenime ve zihnime yüklediği sıkıntılarla gitmek istemiyorum.
Böyle bir dinlenme seansına akşamları erişebilsem de gün içine 2-3 saat aralıklarla serpiştirilmiş 5’er dakikalık “sakinlik” molaları vermeye gayret ediyorum. Burada da bir önceki maddede yazdığım gibi temelde telefondan, bilgisayardan, diğer insanlardan biraz kendimi çekip bedenime yeterince nefes gidiyor mu, nerelerim kasılmış onları gözlemliyorum. Bu gözlem kendi başına o kadar güzel çözüyor ki bedendeki düğümleri.
“Tabi canım tabi… çocuklu evde nereye yapıyorsun bunları” diyenlere yanıtım şu olur, onlarla saklambaç oynayın. Saklanan mümkünse siz olun ve 3-5 dakika girdiğiniz o yerden çıkmayın. Nefes alın, gözlerinizi kapatın, sizi en mutlu eden yer neresiyse biraz orayı hayal edin.(Tabi diğer ebeveynin çocukla ilgilenebildiğini varsayıyorum burada.)
İHMAL ETTİKLERİNE YAKLAŞ
Birçoğumuz gibi ben de sevdiklerimle, dostlarımla görüntülü konuşmalarımı artırdım. Bir senedir randevulaşamadığım arkadaşımla 10 gün içinde daha fazla temastayım, telefon aracılığı da olsa birbirimizi daha sık görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde 65 yaş ve üstü kişilere, kronik hastalığı olanlara evden çıkma yasağı gelmişti. Gördüm ki çevremde birçok kişi etraflarında bu durumda ve yalnız olan kim var kim yok araştırmaya başlamış. Bitmiş olduğunu düşündüğümüz komşuluklar, sosyal mesafeyi koruyarak da olsa geri döndü. Birbirimizi daha korur-kollar olduk. Aslında bir yandan da yardım edebildiğimizi, işe yaradığımızı hissetmeye de ne kadar ihtiyaç duyuyoruz.
Yardım edebildiğimizi, işe yaradığımızı hissetmeye ihtiyaç duyuyoruz.
Tanıyanlar bilir, tanımayanlar da şu an öğreniyor. Düzenli spor hayatımda hiç olmadı. Bu konuda cidden kötü örneğimdir. Eve kapanma döneminde ise düzenli olarak bedenimi hareket ettirirken buluyorum kendimi. Benim için bu “kendiliğinden” gelen bir şey oldu… ve iyi de hissettirdiğini söylemiş olayım.
Hocalarımdan birinden böyle dönemlerde özellikle hiç bilmediğim yeni bir şey öğrenmeye başlamanın önemini öğrenmiştim. Temelde beyinde nöronlar arasında yeni yolaklar oluşturmaya çalışmak, bizi kötü hissettiren şeylere daha az enerji harcamamızı sağlıyormuş. Henüz ne öğrenmeye başlasam karar veremedim. İş ve dersler derken sürekli zihni çalıştıran şeylerin içinde olduğum için bir el becerisi iyi gelebilir.
Yeni şeyler öğrenmeye çalışmak, kötü hissettiren şeylere daha az enerji harcamanızı sağlıyor.
Şimdilik böyle sevgili yol arkadaşım. Ben sendenim, sen de benden. Onlar bizden, biz onlardan. Hep bahsedilen “bir” olma yolunda farklı bir deneyim mi acaba bu diye geliyor bazen aklıma ama o konulara girmeyeyim. Farklı bir hayatı deneyimlemenin ilk günlerinde şimdilik o kadar derine dalmıyorum. Sevdiklerimizle fiziken de kucaklaşabildiğimiz günlerin yakın olması dileğiyle!