Sürdürülebilirlik Çevresel Çalışmalardan mı İbaret?
Dünyayı anlamak ve değiştirmek. Çoğu zaman iç içe geçmiş süreçler. Dışımızdaki gerçekliği tam olarak anlayamazsak onu değiştirmemiz de mümkün olmuyor. Ama işin daha da çetrefilli tarafı dünyanın da yerinde saymaması, onun da giderek daha hızlı bir biçimde değişmesi. Hiç kuşkusuz bu değişimin önemli bir unsuru teknoloji. Teknolojik değişimler aynı zamanda toplumu, kültürü ve fiziki dünyayı değiştiriyor. Bugün attığımız her adımın, her teknolojik gelişmenin, her yeni teknik üretim sürecinin, dünyayı hem sosyal hem de fiziksel olarak değiştiğini çok daha iyi görüyoruz. Gün be gün ekolojik ayak izimiz büyüyor, atmosferdeki karbondioksit miktarı artıyor ve bunların sonuçlarını hayatımızda sıcak hava dalgalarından gıda krizine, hammadde ve enerji fiyatlarındaki yükselişe kadar bire bir görüyoruz.
Dünyada yaşamak için hatta yaşamanın ötesinde gelecek kuşakların ve önümüzdeki yıllarda şu an sahip olduğumuz huzurlu, sağlıklı ve belirli bir hayat standardını koruyabilmek için, dünyayı ve onun üzerindeki etkimizi çok daha iyi bilmek gerekiyor. İşte bu bilgiye ve bu mücadeleye de kısaca sürdürülebilirlik diyoruz.
Sürdürülebilirlik tartışmaları ortaya çıktığından beri, bu kavramın anlamında da derin kaymalar, değişimler oldu. İlk başta daha basit olan algımız giderek gelişti. Sadece çevresel sorunlara yönelik olduğunu zannederken, süreç içinde çok daha iyi fark ettik ki, aslında sürdürülebilirlik, ekonomik, sosyal ve çevresel sorunların tümüne bir yanıt üretme çabası. Küresel toplumun tüm dertleri, çeşitli biçimlerde ve düzeylerde birbirlerini yaratıyor, yeniden üretiyor. Kelebek etkisi sadece coğrafi bir kavram değil, aynı zamanda insanlığın tüm faaliyetleri için de geçerli. Sözgelimi insan faaliyetlerinin neden olduğu iklim krizi yoksulluğu ve eşitsizliği artırıyor. Bu da özellikle kadınların hem fiziksel hem de toplumsal olarak çok daha güçlü bir şekilde bu durumdan etkilenmesine sebep oluyor. Bu sebeple de toplumsal huzursuzluklar yükseliyor. Yani insanlığın tüm sorunları aslında iç içe. Ve sürdürülebilirlik de 2015 yılında ilan edilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’yla birlikte bu sorunları ele almanın en güçlü aracı…
Yönetişim, Bizim En Kıymetli Anahtarımız
Bütün bu karmaşık küresel sorunlarla mücadelede bireyler, sivil toplum kuruluşları, araştırma kurumları, üniversiteler, devletler ve elbette özel sektörün ayrı ayrı önemli rolleri bulunuyor. İlk başta sadece devletlerin ve kamu yönetimlerinin irade ve yetkisine bırakılan sorunlarla bu şekilde baş edilemeyeceği kısa zamanda anlaşıldı. Böylesine kökten, karmaşık ve zorlu sorunların üstesinden gelebilmek, tüm bu yapıların içine alan kapsamlı iş birliklerini gerektiriyor.
Bu konuda özel sektörün rolü ise hiç de küçümsenmeyecek düzeyde. Borusan Grubu olarak bunun uzun süredir bilincindeyiz. Her şeyi tek başımıza çözemeyiz ama biz katkı sunmadan, işin asli bir parçası olmadan da bu yolda ilerlemek mümkün değil. Bu bakış açısı altında sürdürülebilirlik çalışmalarımızı üç temel başlık altında topladığımızı söyleyebiliriz: İklim, İnsan ve İnovasyon. Yani bugün çevresel sorunların en karmaşık ve kapsamlı halini oluşturan iklim kriziyle mücadele temel konularımızdan biri. Bu konuda hem kendi iş süreçlerimiz hem de önemli yetkinliklerimizi kullanarak toplumsal ve ulusal düzeyde çözümler üretme kapsamında önemli çalışmalarımız var. İnsan başlığı altında ise, yine hem kendi iş ekosistemimizde hem de toplumsal düzeyde gelişime katkı sunacağımız alanları kapsamlı bir şekilde belirledik ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İnovasyon başlığı da çevresel, ekonomik ve toplumsal sorunlara getireceğimiz çözümler için anahtar niteliğinde. Daha fazla pozitif toplumsal etki, daha verimli üretim ve daha az çevresel ayak izini sağlayacak inovatif süreç ve yöntemler üzerinde adım adım ilerliyoruz. Ve biliyoruz ki tüm bunları ancak hem kendi içimizde hem de kurum dışında geliştirdiğimiz işbirlikleri ve diyaloglarla gerçekleştirebiliriz.
Sürdürülebilirlik çalışmalarımızı da tam da bu bakış açısına uygun olan ESG üzerinden sürdürüyoruz. Yani Environmental (çevresel), Social (toplumsal) ve Governance (yönetişimsel). Bu noktada aynı inovasyon gibi yönetişim de bizim açımızdan anahtar niteliğinde. Çevresel ve toplumsal sorunların çözümünde ilerlemek için de bu ilerlemeleri mümkün kılacak inovasyon için de “yönetişim” kavramı temel bir rol oynuyor bize göre. Çünkü bugün karşı karşıya olduğumuz sorunların da temelinde, çok az kişinin karar ve irade kullandığı bir yönetim mekanizması yatıyor. Bunu artık çok daha açık söyleyebiliriz: Kolektif akıllar, her şeyi bilen tek akıldan kat kat üstün. Yönetişim tarzını, kurumlarının her noktasına hakim kılabilen yapılar, çok daha verimli, esnek ve doğru kararlar alabilen akıllı mekanizmalara dönüşebiliyor. Kimi zaman literatürde “öğrenen örgüt” olarak da geçen bu yapıların özelliği, değişen dünyanın, teknolojinin ve toplumsal yapının bilgisini çok hızlı bir biçimde kavrayabilmesi; yüksek bir hızla ve doğru kararlar alabilmesi.
Bunu biz Borusan Grubu’nda bizzat yaşıyoruz. Farklı grup şirketlerinde, çalışanların özellikle de sürdürülebilirlik ve inovasyon çalışmalarına büyük bir istek ve gayretle katıldıklarını görüyoruz. Çalışanların önerileri, fikirleri, yorumları ve eleştirileri üzerine kurulu şirket yönelimleri çok daha başarılı oluyor. Bunun, verimlilik artışı dışında, çalışanların memnuniyeti üzerinde de önemli bir etkisi var çünkü sonuç olarak herkes, sözünün dinlenmesini, bir çalışmada pay sahibi olmayı ister. İnsanların kendini gerçekleştirmesinin bir parçası olarak da kabul edebiliriz bunu… Sürdürülebilirlik komitelerimiz de bu yönetişim anlayışının çarpıcı bir örneği.
Bu bakış açısının ışığında, önümüzdeki dönemde de Borusan Grubu’nun çok boyutlu ve düzeyli başarısının her noktasında yönetişim felsefesinin damgasını göreceğimizden eminim.
Ortak Aklın İnşası
Sürdürülebilirliği çevresel, sosyal ve ekonomik yönleriyle bir bütün olarak ele aldığımızın en önemli göstergelerinden biri de kısa bir zaman önce yayınladığımız Borusan Grubu 2021 Entegre Faaliyet Raporu olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de entegre faaliyet raporu hazırlayan ilk holding olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Ama bunun da ötesinde finansal ve finansal olmayan performansımızı bir rapor altında bir araya getirmenin, ESG yaklaşımını sadece bir söz olarak değil, hayatta karşılığı olan, gerçek bir yönetişim yaklaşımı olarak sahiplendiğimizi gösterdiğini düşünüyoruz. Bundan sonra başarımızı, sadece karlılık ya da cirosal büyüme gibi ekonomik faktörler üzerinden değil çevresel ve toplumsal faydamızı büyütmek üzerinden ölçeceğimizi beyan etmiş oluyoruz bu raporla.
Ancak Borusan Grubu çalışanlarının da bu sürecin asli bir unsuru olmaları için daha yapacağımız çok şey, gidilecek çok yol var. Şirketi içinde yaptığımız sürdürülebilirlik algı araştırması bu konudaki eksiklerimizi görmemiz açısından son derece değerli. Şimdi yapmamız gereken tüm yönetişim ve geri bildirim mekanizmalarını sonuna kadar çalıştırarak, bu eksiklerin kökenlerini ve çözüm yollarını bulmak ve her zamanki gibi ortak akılla ilerlemek. Ortak aklı da hep beraber inşa edeceğimizden ve çok daha başarılı süreçler geçireceğimizden hiç kuşkum yok…