Daha dolu nasıl yaşayabilir insan, içine neler sığdırabilir kocaman hayatının hiç düşündünüz mü? Herkes gibi kendimi tanımaya ve hayatı öğrenmeye başladığım ilk anlardan itibaren eğitim ve kariyer için aşılması gereken büyük sınavlarla boğuşmaya başladım. Ne zaman ki önüme koyulan somut hedefler, üniversite yılları bitti o zaman gerçek hayatla karşılaştım ve var olmanın amacını sorgulamaya başladım. İşte benim aydınlanmam böyle başladı!
İnsanlara, hayvanlara, çevreye yani birine, bir şeye faydalı olmak istediğimi fark ettim. Tam da bu arayışın ortasında 2014 yılının sonbaharında bir vakfın tabelası ile karşılaştım, hemen internetten araştırmaya koyuldum. İşte bu adımla başladı benim KAÇUV (Kanserli Çocuklara Umut Vakfı) maceram.
İnsanlara, hayvanlara, çevreye yani birine,
bir şeye faydalı olmak istedim.
Vakıf olduğu için başlarda herkes gibi kaygılarım vardı ve önce bu kaygılarımı gidermeliydim. Başladım bir dizi internet sitesinde dolaşmaya ve vakıf ile ilgili haberleri karıştırmaya. Haberleri taradıkça farklı yaşlarda çok sayıda çocukla karşılaştım. Karşıma çıkan bu gülen gözlü çocuklar ekrandan çıkıp beni sarıp sarmaladı ve duygularıma dokundu. Bir an önce bir şeyler yapmak istedim ve web sitesindeki gönüllülük formunu doldurarak ilk adımı attım. Çevremdeki herkes çok büyük bir sorumluluk olduğunu, duygusal ve travmatik bir durumla karşılaşacağımı, yapamayacağımı söylese de onlara hatta özellikle kendime meydan okuyup direndim, denedim.
Nihayet gönüllülük başvurum onaylandıktan sonra hastanede gönüllü olmak için gereken bir dizi eğitime katıldım ve eğitim sonunda da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji bölümünde gönüllü olarak görev almaya başladım. O günden beridir her Cumartesi 12:00 – 14:00 saatleri arasında kanserli çocuklarla randevum var. Neler mi yapıyorum onlarla?
Duygusal ve travmatik bir durumla karşılaşacağımı, yapamayacağımı söyleseler de onlara direndim, denedim.
Oyunlar oynuyorum, el ve zeka becerilerini geliştirecek en önemlisi de çocukça eğlenmelerini sağlayacak. Sohbet ediyorum onlarla mutlu, mutsuz ya da hırçın olsalar bile. Dinliyorum onları özgürce ne anlatmak isterlerse. Birlikte televizyon izliyorum, kitap okuyorum onlara. Hatta bazen annelerine yoldaş oluyorum. Aylarca, belki yıllarca hayatı hastane odasında geçen bu vefakâr anneler, farklı biriyle sohbet etmeye, dertleşmeye, biz çocuklarla ilgilenirken koşa koşa gidip ufak tefek işlerini halletmeye o kadar ihtiyaç duyuyorlar ki… Gözlerinde minnet ve samimi bir kucaklamayla uğurlarken beni ne anlamlı, ne işe yarar bir şey yaptığımı bir kez daha hatırlatıyorlar bana.
Hepimizin dışına çıkamadığımız günlük telaşlarımız var. Bu koşuşturma içinde sürdürülebilir gönüllülük çok zor görünüyor farkındayım. Ama yaşattığı manevi tatmini bir kez tadarsanız vazgeçemeyeceğinizi de iyi biliyorum. Size hafta boyunca en keyifli ve mutlu saatlerimi KAÇUV’da geçirdiğimi söylesem şaşırabilirsiniz ama bana kattıklarını ve hissettirdiklerini ancak bu cümle ile tarif edebilirim. Neden mi?
Hafta boyunca en keyifli ve mutlu saatlerimi KAÇUV’da geçirdiğimi söylesem şaşırabilirsiniz ama bana hissettirdiklerini ancak bu cümle ile tarif edebilir.
Gülen gözlü bu minicik çocukların oyun abla/abilerini kapıların önünde dört gözle beklemesi, gördükleri an yaşadıkları mutluluk, bir aradayken çocukların hastalıkları nedeniyle yaşadıkları ağrı ve acıları unutması, ailelerin gönüllüleri gördükleri an derin bir nefes alması, gönüllülere çocuklarını emanet edip dışardaki işlerini ya da odalarının temizliğini gönül rahatlığıyla yapması, dünyanın en masum, en samimi ve en karşılıksız bağını çocuklarla kurabilmeniz gibi bir sürü neden sayabilirim size.
Dört yılda hiç akrabalık bağım olmayan bir sürü ailem ve yaşantıma anlam katan, küçük mutluluklarım oldu. Yeri geldi tüm gün yemek yemeyen çocuğun oyunlar eşliğinde yediği bir kaşık çorbaya annelerle sevindik, yeri geldi boğazını doktora göstermek istemeyen minikle hep beraber aaa! diye avazımız çıktığı kadar bağırdık, katater taktırmak istemeyen olduğunda birlikte kolları sıvadık, uzattık. Beni her hafta koşarak hastaneye götüren ve hayatımda ilk defa hissettiğim bu farklı sevgi türü artık ‘iyi ki’lerimin en başında.
Herkesin hayatında iyi ki’leri artırabileceği, küçük dokunuşlarla büyük mutluluklar, değişimler ve güzellikler yaratabileceği alanlar var. Yeter ki iste, yeter ki dene!