Doğayla aramda çoğu zaman tarif etmekte, başkalarına anlatmakta güçlük yaşadığım güçlü bir bağ var. Çocukluğumdan bu yana gittiğimiz yazlık evimizde başladı doğayla baş başa kalmalarım. Yıllarca hep kaçış noktam oldu. Ne zaman sakinleşmek, dinginleşmek istesem kendimi doğaya attım. Kendimle baş başa kaldığım her an doğadaki sesleri dinledim, onların bana verdiği huzura odaklandım.
Enstrümanların birbiriyle mükemmel uyumu aynı doğadaki müthiş uyum gibi.
Kulağımda müzik olurdu başlarda ama sonra en güzel müziğin dalga sesleri, yaprak hışırtısı olduğunu fark ettim. Doğaya en çok yakışanın da klasik müzik olduğunu sonraları -sanıyorum üniversite yıllarımda-keşfettim. Aslında bir arkadaşımın ön ayak olması ila bir klasik müzik konserine katıldım, sonra baktım ki ben bu sesleri çok önceden biliyorum. Dinlerken ilişkilendirdim ve sonraları tutkunu oldum.
O huzuru, dinginliği, sakinliği tanıyordum. Enstrümanların birbiriyle mükemmel uyumu aynı doğadaki müthiş uyum gibiydi.
Yıllar geçtikçe evde, ofiste kendimi biraz daha doğaya yakın hissetmek istediğim her yerde kendimi klasik müzikle buldum. Konserlere katıldım, hatta bir parçası olmak istedim, hâlâ da istiyorum.
Doğayla aramdaki bağ bana yepyeni dünyalar keşfetmemi sağladı.
Mesela şu aralar yapmaktan en çok keyif aldığım şey “çıt” sesinin bile çıkmadığı, ışıksız bir deniz kenarında fonda klasik müzik ile büyük şehirlerde göremediğimiz harika yıldızları izlemek. Bana göre doğanın en çok ihtiyacı olan müziği ona veriyorum, onlar da bana en çok ihtiyacım olan huzuru veriyor.
Yükselen, alçalan; bazen coşan, bazen dinginleşen harika tınılar var, dinlemeyi bilenlere. Nasıl ki klasik müzik dinlerken kendinizi müziğe bıraktığınızda bambaşka dünyalara gidip geliyorsanız aynısını hissedip yaşıyorum.
Evet klasik müzik severlere yepyeni dünyalar açan bu mükemmel uyum ile her geçen gün birlikteliğimiz artarak devam ediyor.
Her konser yeni dünyalar açarken bu güzel zamanlara bir yenisini daha ekledim.
VİYANA BU KEZ BAŞKA
Borusan Grubu ile gittiğim BİFO Viyana konseri bana daha önce görmediğim bir Viyana’yı gösterdi.
Daha önce gittiğim müzelerdeki klasik müzik üstadlarının hikayelerini bu kez başka bir heyecanla okudum.
Viyana bana bu kez başka gözüktü, daha önce de gittiğim müzelerdeki klasik müzik üstadlarının hikayelerini bu kez başka bir heyecanla dinledim, okudum. Hem gezinin muhteşem olması hem de Borusan ailesinin bir üyesi olarak katıldığım müthiş konser salonundaki anlar bağlarımı daha da güçlendirdi.
Konser öncesinde görme şansını elde ettiğimiz prova sırasında o muhteşem uyumu yaratmak için ne kadar büyük bir çabanın olduğunu gördük, bunun ancak müthiş bir tutkuyla yapılabileceğine çok yakından tanık olduk, gerçekten inanılmaz bir deneyimdi.
Konserden sonra hep yapmayı istediğim enstrüman çalma isteğim daha da arttı. Ben de o müziğin bir parçası olmak, ben de notalarda kendimi bulmak istedim güçlü bir şekilde.
Musikverein konser salonu bir anda derin bir orman ya da bir su kenarı oldu benim için. Dinleyenlerin yüzündeki o müthiş duygu geçişlerini gördüm ve gerçekten çok etkileyiciydi.
Hem gezinin hem de müthiş konserin bende yarattığı coşku, huzur ve dinginlik tarif edilemez…