Eylül ayında İstanbul sanatla bir başka oluyor. Bu yıl hem Bienal yılı olması hem de Contemporary İstanbul’un Kasım’dan Eylül’e alınması ile İstanbul çağdaş sanatla dolu dolu bir ay yaşayacak.
Tabii Istanbul’da sanat sadece bu iki organizasyon ile sınırlı değil. Bienal dönemlerinde hem müzeler, hem galeriler hem de bağımsız mekanlar en farklı ve özel programlarını yapmaya çalışırlar. Bu yıl da farklı değil.
Eylül ayı blogumu sanata ayırmamın sebebi sanata verdiğim önemi, onun benim hayatıma kattığı anlam ve rengi bir miktar da olsa sizinle paylaşmak ve sizi de kendi sanat yolculuğunuza çıkmaya teşvik etmek.
Benim sanatla ilişkim de sanat tarihi okumamış veya sanatı meslek olarak seçmemiş kişilerinki gibi başladı. Tabii İngiltere gibi çağdaş sanatın öncü adımlarını atmış bir ülkede 9 yıl yaşamış olmamın ve sanatın gayet sıradan ve doğal ortamlarda da insan hayatına girdiğini görmenin benim sanat yolculuğumda önemli etkisi olduğunu düşünüyorum. Ama yine de sanat eseri alma sürecim 1990’lı yıllarda, az bilgi, görgü ve para ile başladı.
Evin boş duvarlarının, ismi birazcık da olsun duyulmuş sanatçıların hoş görünen soyut yağlıboya sanat eserleri ile doldurulması bu yolculuğun kaçınılmaz ilk hedefi ve basamağı idi.
Son 10 yılı koleksiyon yaratma amaçlı ve çok daha bilinçli bir şekilde oluşan bu 20-25 yıllık yolculukta sanat bana duvardaki resimlerden çok daha fazla şeyler ifade eder oldu.
Bugün cesareti, odağı ve bütünselliği için sorumluluk duyduğum ve benden bağımsız bir misyonu ve hayatı olmasına inandığım koleksiyonumun gelişimi için heyecan duyuyorum. Evin duvarlarını renklendirmek amacıyla aldığım eserler yerine, fikrin, özgünlüğünün ve anlatım şeklinin öne çıktığı, eminim dostlarımın çoğunun içlerinden “Agah yine parasını boşa harcamış” dedikleri video, enstalasyon, ses, fotoğraf, objeye hatta eserin ortada olmadığı, sadece ileride eseri yaratmaya yönelik hak bazlı eserler koleksiyonumu oluşturuyor.
Koleksiyonculuk saplantılı bir tutku haline dönüşebilen bir ruh hali.
Koleksiyonculuk saplantılı bir tutku haline dönüşebilen bir ruh hali. Onun keyfi başka ve ben yaşamaktan çok memnunum ama şunu net bir şekilde paylaşmak isterim ki sanatın içinde yapılan uzun soluklu bir yolculuk, alınan eserden ve oluşturulan koleksiyondan aslında daha kıymetli ve anlamlı. Yeni bir galeriyi, müzeyi, sanatçıyı, sanat eleştirmenini, küratörü, eseri keşfetmek onunla ilgili okumak/araştırmak, gezmek, tartışmak, eser seçmek, alım sürecindeki acabaları yaşamak, dost olunan sanatçıların kendi dünyalarına girebilmek, onların ne kadar farklı ve öncü olduğunu görebilmek, sanatçılar ve başka koleksiyonerler ile kurulan dostlukların keyfini çıkartabilmek, gittiğiniz şehirlerde ilk yaptığınızın hangi müze ve galeride kimin sergisi olduğunu öğrenme ihtiyacı duymak, bu renkli ve anlamlı yolculuğun parçaları.
Sanatın içinde yapılan uzun soluklu bir yolculuk, alınan eserden ve oluşturulan koleksiyondan daha kıymetli…
Çağdaş sanat artık gözden ziyade beyne hitap ediyor. Bugüne çok farklı şekillerde ayna, geleceğe ışık tutuyor. Sizi rahatsız edebilecek konular ve durumlar ile başa çıkmanızı, onları farklı görmenizi sağlıyor. Kim hayatında böyle bir açılımı istemez?
Çağdaş sanat artık gözden ziyade beyne hitap ediyor.
Her şeyde olduğu gibi sanat yolculuğunda da ana sıkıntı başlamakta oluyor. Bizler alışık olmadığımız, biraz kendine has bir kibiri ve havası olan yeni bir alana kolayca giremiyoruz. Halbuki sanat gerçekten herkes için var.
Sanat herkes için var.
Yapmanız gereken, gezmeye, görmeye, konuşmaya, okumaya, sorgulamaya, ve anlamaya çalışmaya, kısaca çağdaş sanata angaje olmaya başlamanız. İşte Eylül ayında İstanbul bu başlangıç için harika bir fırsat yaratıyor sizlere!
İstanbul Bienali’nin tüm mekanlarına (İstanbul Modern, Galata Özel Rum Okulu, Küçük Mustafa Paşa Hamamı) ve Contemporary İstanbul Sanat Fuarı’na mutlaka gidin.
Diğer önerilerim ise şunlar:
• Arter’de Canan’ın Kaf Dağı’nın Ardında sergisi
• Sakıp Sabancı’da Ai Weiwei sergisi
• Borusan Contemporary’de Diana Thater’in Kaçak Dünya sergisi
• Akbank Sanat’ta Siyah Gürültü karma sergisi
• Cihangir’deki Sadık Paşa Konağı’nda Halil Altındere’nin Ana Vatana Hoş Geldin sergisi
• Galeri Nev’de Inci Eviner’in Ufkun Altında sergisi
• Zilberman Galeri’de Erinç Seymen’in Homo Fragilis sergisi
Ayrıca Pilot, Artsümer, Oktem&Aykut, Sanatorium, Pi Artworks, Mixer, Plevneli, X-ist, Empire Project, Galerist ve Dirimart gibi önde gelen galerilerin sergilerini de gezin derim.
Sanatla renklenmiş güzel bir Eylül ve Ekim ayı dilerim.
Kapak Fotoğrafı: Rick Silva – Silva’nın paralel bir geleceğin kuşları için alan kılavuzu, 2014