Çalışan Annenin Uyumayan Bebeklerle İmtihanı

1881
Çalışan Annenin Uyumayan Bebeklerle İmtihanı

Çalışmaya başlıyorsunuz, evleniyorsunuz, çocuğunuz oluyor. Hatta belki de benimki gibi ikizleriniz… Biliyorsunuz ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 9 ay buna hazırlıyorsunuz kendinizi. Hazırsınız ya da öyle zannediyorsunuz.

Doğumdan sonra hiç hesapta olmayan uykusuzluk yapıştı yakama.

Doğum sonrası eve geldiğimizde, salonda çocuklarla tek başıma kalıp, “Bu çocuklara kim bakacak!” diye ağladığımı çok net hatırlıyorum (lohusa anne tepkisi!). Ama o döneme ait her şey o kadar da net değil. Uykusuzluk hafızanın en büyük düşmanlarından biri çünkü. Bu kadar etkileneceğimi hiç tahmin etmemiştim. Hamileliğimde ikiz bebeklerim olacağını öğrenip, bana kolaylıklar dileyenler, “Vah vah! İşe de hemen dönemezsin, ücretsiz izin alırsın artık” diyenler olmuştu ama kulak asmamıştım. Her şeyim hazırdı çünkü. Bakıcı, anneanne, babaanne, baba, e ben de vardım. 2 çocuğun bakımının üstesinden fazlasıyla gelebilirdik. Kitaplar da okumuştum hem. Az çok farkındayım neler bekliyor beni. Çok abartıyorlar diye düşündüm hep. Ancak doğumdan sonra hiç hesapta olmayan uykusuzluk yapıştı yakama. Peşimi bırakmıyordu bir türlü. Anneanne, babaanne dönüşümlü geliyorlardı yardıma, bakıcıyı gece kaldırmıyorduk, haftada bir gün de izinliydi zaten, baba gündüz mesaiye gidiyor diye geceleri pek ilişmiyorduk… Buna rağmen herkes gözleri yarı kapalı geziyordu evde. Onlar bile bu haldeyken, bebeklerin bakımı için 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet veren annenin durumundan bahsetmiyorum, onu artık siz düşünün.

Özellikle gecelerimiz çok zordu. Biri kalkıyor, diğeri yatıyordu. Tüm geceyi tilki uykusunda geçiriyorduk. Biri uyanacak gibi olursa hemen kapıp odanın dışına kaçırmak için. Yoksa ağlama sesinden diğeri de uyanıyordu. Amerikan futbolu koşucusu gibi, uyanmak üzere olanı kapıp koşarak doğru salona… Her zaman sayı da olmuyordu tabii. Bazen yetişemiyorduk ve diğeri de uyanıyordu. O zaman zaten tam şenlik… Ama başarabilirsek, kaçırdığımızı salonda uyutup parmak uçlarında dönüyorduk odaya. Ancak başımızı yastığa koymaya kalmıyordu ki diğeri kıpırdanmasın ve her şey başa dönmesin. Koooş tekrar salona! Gündüzleri de çok farklı değildi. Ayrı odalarda uyutuyorduk ve her birinin başında bir nöbetçi bekliyordu. Uyanır gibi olurlarsa sallamak için. Yoksa tekrar uyutmak ne mümkün.

UYKUSUZLUK MEĞER KADER DEĞİLMİŞ

Uykusuzluk kader dedim en son. Bu da bir adım, bunu da aşacağız. Kafamı kurcalayan ne zaman biteceğiydi. En fazla ne kadar sürebilir diye düşünürken 4 yaşında çocuğunu ayağında sallayan anneler olduğunu öğrendim ve az kalsın düşüp bayılacaktım. Derken bir gün bir kurtarıcı çıkageldi. Annemin arkadaşı Cavidan Teyze. Bana, “Burcu kızım ne yapıyorsun böyle, sallayarak çocuk uyutulur mu hiç?” diye sordu. “Bizim Cansu çocukları odaya koyup çıkıyor, çocuklar da kendi başlarına uyuyorlar” dedi. Artık uykusuzluk iyice başıma vurdu, halüsinasyon görmeye başladım diye düşündüm. Ya da Cansu’nun çocukları yirmili yaşlarda falan olmalıydı. Meşhur Cansu’yla tanıştım sonra. O da beni uyku eğitimiyle tanıştırdı. Duyduklarımın tamamen doğru olduğunu, çocuklarının birinin 1, diğerinin 4 yaşında olduğunu söyledi. Ama ikiz değiller işte diye geçirdim içimden. Sonra iki arkadaşının ikizleri olduğunu ve aynı şekilde onların da uyku eğitimi ile hem aynı odada, hem kendi kendilerine hem de gece boyu kesintisiz, hiç uyanmadan uyuduklarını söyledi. El sallamak için kamera aradım. Bana mümkün değil gibi geliyordu. Sonra ne kaybederim denesem diye düşündüm, zaten çaresiz durumdayım, daha kötü ne olabilirdi ki?

İşe dönmeme 1 ay kalmıştı. Acaba işe yarayacak mıydı bu uyku eğitimi? Yoksa ücretsiz izin mi alacaktım? Ne kadar alacaktım? Başlamak, inanmak, kararlı olmak çok önemli. Önce kendimi motive ettim, başaracağıma önce kendim inandım, o gücü kendimde buldum. Sonra tüm ekibi topladım. Yani çocuklara kimler bakıyorsa. Daha önce de belirttiğim gibi, evde küçük bir çocuk bakım şirketi gibiydik! Anneanneden, dedeye, babaya, bakıcıya o tarihi konuşmayı yaptım:

“Bu zorlu bir yol, bebeklerin bunca ay alıştıkları düzeni değiştireceğiz ve onlara yeni bir şey öğreteceğiz. Değişime direnç olacak, bunu da ancak ağlayarak gösterebilecekler. Bu ağlamanın sebebi canlarının yanması değil yani. Az da olsa bir süre buna katlanmamız gerekecek. Ancak eğitimi tamamladığımızda, kendi kendilerine uyumayı öğrendiklerinde, her şey bambaşka olacak. Onlar artık sallanmayacak, uykusuzluk çekip bir yerlerde uyuyakalmayacak, biz de tüm zamanımızı onları uyutmaya harcamayacak ve artık kendimize vakit ayırabileceğiz. Sizden bu konuda anlayış ve destek bekliyorum. Eğer sonuna kadar destek olacağınıza söz verirseniz, bu yola çıkacağız.”

İlk başta verdikleri sözle ve değişime inançlarıyla 21 gün sonunda başardık. Bu uzun yolculukta yanımda olmasalardı, inanmasalardı, bu asla mümkün olmazdı.

Evde tam anlamıyla bir değişim yönetimi uygulaması yaptık.

Aynı şirketlerdeki değişim yönetimi gibi! Evde tam anlamıyla bir değişim yönetimi uygulaması yaptık. Veeee mutlu son! İkisi de aynı odada, kendi kendilerine, gece boyunca deliksiz bir şekilde uyumayı öğrendiler. Artık uyumak için bize veya herhangi başka bir desteğe ihtiyaçları yoktu. İtiraf edeyim, ilk bir hafta boşlukta hissettik kendimizi ve onları uyurken çok özledik. Alışmışız, 7/24 birlikte olunca. İlk akşam odaya girdiğimde, artık beşiklerinde değil de kendi odalarında uyudukları için, bir hüzün çöktü üzerime. “Büyüdüler” diye derin bir iç çektim. Tabii bir kahkaha geldi babadan peşi sıra. Henüz 5,5 aylık oldukları için olsa gerek. Ama ben yıllar sonra gelmeyi hayal ettiğim yerdeydim.

EVDE DEĞİŞİM YÖNETİMİ

Her şey zamanlı, planlı olmuştu. Ne zaman kalkıyorlar, ne kadar uyanıklık süreleri var, ne zaman gündüz uykuları olacak, ne zaman akşam uykuları olacak, hepsi belliydi artık. Belirsizlikleri kimse sevmez, bu his bebeklikten başlar. Bebeklerdeki huzursuzluk, belirsizlik kaynaklı sürekli bir tedirginlik, “peki şimdi ne olacak?” sorusuna aranan bir yanıt aslında. Bu eğitim sayesinde, onlar da ne zaman ne yapacaklarını bildiklerinden tamamen huzurla doldular. Uyanık oldukları zamanlarda çok daha neşeli olmaya başladılar. Farkındalık düzeyleri de inanılmaz bir ivmeyle artmaya başladı.

İznim bittiğinde işe başladım.  Aklım evde kalmıyordu. Her şey yoluna girmişti. Onları işteyken izlemek için kurduğumuz kameraya daha bakmadan, zaten ne yaptıklarını saate bakarak tahmin edebiliyordum. Şu an yemek yiyorlar, şu an uyuyorlar, şu an oynuyorlar. Harika bir düzen oturtmuştuk. Baba spora tekrar başladı, biliyordu ki akşam 8:00 olmadan bebişler zaten uyuyacak. Anneanne ve babaanne dizilerine geri döndüler, bakıcımız da ne zaman ailesiyle konuşacak, ne zaman evin diğer işlerine zaman ayıracak biliyordu. O da kendi düzenini oturtmuştu. Evdeki herkes, bebeklerle birlikte, tüm gece huzurla uyuyordu artık. Bebişler mutlu ve keyifliydi. Zihinleri, bedenleri dinlenmiş bir şekilde uyanıyorlardı. Biz ise onlarla zevkle oynamak ve onlara yeni şeyler öğretmek üzere dinlenmiş olarak güne başlıyorduk.

Uyku beynin, bedenin dinlenmesi için bebeklerden yetişkinlere kadar herkesin ihtiyacı.

Uyku beynin, bedenin dinlenmesi için bebeklerden yetişkinlere kadar herkesin ihtiyacı. Bebeğinize tıpkı yemek yemeyi, yürümeyi, bisiklete binmeyi öğrettiğiniz gibi kendi kendine uyumasını da öğretebilirsiniz. Böylece hem kendi yaşam kalitenizi arttırıp, hayattan daha fazla keyif alabilir hem de bebeğinizin ihtiyacı olan uykuyu almasını sağlayıp, akşam saatlerinde daha fazla salgılanan büyüme hormonundan faydalanmasını sağlayabilirsiniz. Uyku saatlerinin düzenli olması sayesinde büyüme hormonları da düzenli salgılanacaktır. “Uyusun da büyüsün” tesadüfen söylenmiş bir söz değildir.

Tabii yalnızca büyümesi için değil, bebeğinizin keyifli bir gün geçirip, öğrenme sürecinin hızlanması için de uyku çok önemli. Beyin uyku ile beslenir. Uykusuz olduğunuz günleri bir düşünün. Nasıl yorgun, halsiz olduğunuzu, canınızın ne kadar sıkkın olduğunu gözünüzde canlandırın. Şimdi de aynı duyguları bebeğinizin de yaşadığını düşünün. Uykusunu alamadığında iştahsızlığı olabilir, huysuzluk edebilir, oyun oynamaktan keyif almayabilir. Uyku sorununuzu çözmek sizin elinizde, kararlılık ve istekle bunu başarabilirsiniz. Tabii değişim kolay değil. Tıpkı iş yerinizde zaman zaman yaptığınız gibi evde de bu değişimi iyi yönetmeniz gerekiyor. Ekibinizi bu değişime inandırıp, onlara liderlik ederek zafere ulaşabilirsiniz. Yeterince sabrederseniz, biraz sancılı olsa da, zafer sizin olacaktır.

Burcu Çalışkan Akdağ
YAZAR HAKKINDA

Burcu Çalışkan Akdağ

Burcu Çalışkan Akdağ, Borusan Makina ve Güç Sistemleri’nde CRM & Pazarlama İletişimi Müdürü.
Bardağın dolu tarafını gören, yaptığı işten keyif alan, uyku düşkünü, güleryüzlü, değişim seven bir ikiz annesidir.