Bilmiyorum Diyebilmenin Gücü: Entelektüel Tevazu

1724

Delphi tapınağı kahini kendinden daha bilge birisinin bulunmadığını söylediğinde Sokrates şüpheye düşer. Ozanların, politikacıların, sahip oldukları bilgiile ünlenen usta ve zanaatkarların yanına gider. Yaptığı sorgulamayla, onların aslında bilge olmadıklarını, cehaletin pençesinde kıvrandıklarını fark eder. Hem bilmedikleri şeyleri bildiklerini sanmaktadırlar hem de neleri bilmediklerinin farkında değillerdir.

Sokrates, sonunda bilge biri olduğuna emin olur. Çünkü bu kişilerden farklı olarak, bilmediğini bilir; tam da bu noktada o kişilerden daha bilgedir. Yani Sokrates kendi cehaletinin farkında olmak gibi bir insani bilgeliğe sahiptir.

“Bildiğim tek bir şey varsa, o da hiçbir şey bilmediğimdir” şeklindeki Sokrates’e atfedilen meşhur sözün kaynağı Platon’un kaleme aldığı diyaloglara dayandırılır. Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir araştırma tam da bu Sokratik paradoksu aklıma düşürdü.

Duke Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma “entelektüel tevazu” meselesine ışık tutmuş.

“Entelektüel tevazu” genellikle göze çok görünmeyen bir kişilik özelliği diye düşünüyorum. Narsisizm, bencillik vs. gibi kavramlar çok tartışılır ve üzerine çok yazılır ama “tevazu” gibi bir kişilik özelliği üzerine çok düşünmeyiz. Adı üstünde bu kişiler “tevazu” sahibi olduklarından ve kendilerini pek öne çıkarmayı sevmediklerinden olsa gerek.

Entelektüel tevazu iş yaşamından, sağlığa ve politikaya kadar pek çok alanda insanların karar alma yeteneklerini etkiliyor.

Oysaki araştırmacılar bakın ne bulmuş? Bu kişilik özelliği işten, sağlığa ve politikaya kadar pek çok alanda insanların karar alma yeteneklerini etkiliyor.

Taraftarlığın sivrildiği bir “post-hakikat” çağında, yani objektif gerçekliklerin kitlelerin nezdinde önemini yitirdiği, nesnel gerçekliklerden ziyade kişisel inanış ve duyguların tüm dünyayı pençesine aldığı bu dönemlerde ancak “entelektüel tevazu” gibi bir kişilik özelliğinin bize pusula olabileceğini düşünüyorum.

“Entelektüel tevazu”, taraftarlığın aksine kişinin düşünce ve inançlarının yanlış olabileceğine dair taraftar olmayan bir farkındalık anlamına geliyor.

Araştırmada katılımcılara zıt görüşleri savunan makaleler okutulmuş ve ardından onlara yazarın kişiliğine dair sorular sorulmuş. Entelektüel kibir sahibi kişiler, görüşlerine katılmadıkları makaleyi okuduktan sonra, yazara dürüstlük, ahlak ve yetkinlik açısından düşük puanlar vermişler. Entelektüel tevazu sahibi kişiler ise görüşlerine katılmasalar da yazarın kişiliğine dair yargıda bulunmamışlar.

Entelektüel tevazu kişinin bilgisinin sınırlarının farkında olmasını ifade ediyor.

Samimiyet, dürüstlük ve bencillikten uzak durmak gibi anlamlar içeren tevazudan farklı olarak entelektüel tevazu kişinin bilgisinin sınırlarının farkında olmasını ifade ediyor. Bu da yeni fikirlere açık olmayı, görüşlerimizi değiştirme konusunda esnek olmayı kapsıyor. Entelektüel tevazu sahibi kişiler bu özellikleriyle daha iyi öğrenen kişiler oluyorlar. Bilgi ekonomisi çağında ise hatalardan öğrenebilme ve ders çıkarabilmenin önemini herhalde yadsıyamayız.

İŞ YAŞAMINDA ENTELEKTÜEL TEVAZU

İş bağlamında baktığımızda, bir adayda aradığımız en önemli özelliklerden birinin “entelektüel tevazu” olması gerektiğini düşünüyorum. Öğrenme potansiyelini ölçeceksek, bu türden bir tevazu gösteremeyen kişilerin öğrenmeye ve değişime de direnç göstereceklerini farz edebiliriz. Sadece işe alımda da değil;  iş yerlerinde “bilmiyorum” demek suç gibi algılanır, bilmediğini kabul eden kişinin kötü izlenim bırakacağına dair bir önyargıyla da sıklıkla karşılaşırız. Mış gibi yapmak, lafla peynir gemisi yürütmeye çalışmak sadece günü kurtaran çözümler. Aynı şekilde yönetim kademelerinde ve performans değerlendirmelerinde de kişisel görüş ve inançlarımızın objektif bir gözle muhakeme yeteneğimizin önüne geçmesine izin vermemeliyiz.

Geçtiğimiz hafta yaklaşık 3 bin Borusanlı’nın bir araya geldiği, mevcut durumumuzu, hedeflerimizi ve hayallerimizi paylaştığımız Borusan Günü etkinliğimizi gerçekleştirdik. Burada yaptığım konuşmada da kendi Borusan deneyimimi şu sözlerle paylaştım:

Borusan’da bilginin gücüne, objektif olmaya, değişim yaratmaya refleks olarak önem verildiğini gördüm.

“Borusan’da ilkeli davranma ve adil olmanın her şeyin önünde geldiğini gördüm. Bilginin gücüne… Objektif olmaya, değişim yaratmaya refleks olarak önem verildiğini gördüm. Laf olsun diye değil… Borusan’da dürüst şeffaf, samimi ve paylaşımcı insanların kalıcı olduğunu gördüm. Kibir, ego, israf ve şımarıklığın Borusan’da yaşayamadığını gördüm. Bu açıdan kendimi şanslı hissediyorum.”

Tevazu, Kurucu Başkanımız Asım Kocabıyık’tan miras aldığımız en önemli değerlerimizden biri olarak,  Borusan’ın 73 yıllık kurum kültürünü tanımlar.

Sürekli sorgulayan, bilmediğini bilmenin bilgeliği ile sürekli öğrenen, değişime açık yapımız yani ‘entelektüel tevazu’ yeteneğimiz ise bizi geleceğe taşıyacak en önemli değerimiz olacaktır.

Agah Uğur
YAZAR HAKKINDA

Agah Uğur

Agah Uğur, Borusan Holding Yönetim Kurulu Eski Üyesi.