Bilinçli seçimlerle sürdürülebilir yaşam hedefli bir tarımsal dönüşüm çevre, sosyal fayda ve sürdürülebilirlik gibi konularda duyarlılığımız maalesef sadece kriz anlarında ortaya çıkıyor. Sosyal sorunlara karşı hep birlikte çözüm üretmek elbette harika. Fakat kriz bitince, genellikle unutuyor veya umursamıyoruz. Rutin hayatımıza dönünce doğaya, çevreye, diğer canlılara ve hatta kendi sağlığımıza karşı bile bu duyarlılığımızı kaybediyoruz. Fakat bazı konular, her şeyden önce hayatımızın merkezinde yer almalı ve hepimizi yakından ilgilendirmeli. Dünyanın bugününü ve geleceğini ilgilendiren bu konularda çok geç olmadan, kalıcı çözümler için bilinçli ve uzun vadeli bir vizyonla hareket etmeliyiz.
Seçimlerimiz dünyayı şekillendiriyor. Doğaya ve kendimize zarar veren seçimler yaparak kirliliğe, aşırı tüketime, tembelliğe ve haksızlığa sebep oluyoruz. Bu tutum maalesef hepimizi tükenmişliğe sürüklerken, sonuçlarının bedelini de birlikte ödüyoruz. Doğayla uyum içinde yaşamayı henüz başaramıyoruz ve bu dengesizlik gezegeni tahrip ediyor. Kaybettikten sonra telafi etmeye çalışmak yerine, doğanın kendi akışına saygılı bir şekilde yaşamayı öğrenmeli, kendini yenileme gücüne inanmalıyız.
Doğaya zarar veren insan faaliyetlerinin etkisiyle değişen iklim, yaşanan seller ve depremler gibi afetler insanlıkla birlikte tüm habitatın hayatını tehdit ediyor. Bu tehdit, pek çok konuda olduğu gibi insanların beslenme alışkanlıklarını sorgulamasına yol açarak insanları daha bilinçli seçimler yapmaya yöneltti. Tüketiciler olarak artık markalaşmış güzel ambalajlı ürünlere aldanmıyor, içerik ve besin değerlerini sorguluyoruz. Raf ömürleri uzatılmış ambalajlı gıdalardan uzak durarak, üretim felsefesine güvendiğimiz, katkısız ve besin değeri yüksek gıdalar üreten küçük üreticileri ve yerel girişimleri tercih etmeye başladık.
Alışkanlıklarımızı gözden geçirerek ve bilinçli seçimler yaparak tükettiğimizde, bunun yaşam kalitemizden zihinsel durumumuza kadar hayatımızın her alanına önemli ölçüde olumlu bir etkisi olduğunu net bir şekilde görmemiz mümkün.
Bilinçli tüketim anlayışını geliştirmenin yolu, temiz gıdayı sofralarımıza ulaştıran üreticilere hak ettiği değerin verilmesinden geçiyor. Bu bilinçli tüketicilik anlayışı, gıdanın değerini ve arkasındaki emeği takdir etmemizi sağlayacak, çiftçilerle ve üreten ailelerle daha güçlü bir bağ kurmamızı da mümkün kılacaktır. Tarım kültürüyle gelişmiş bir toplum olarak, nesilden nesle aktarılan önemli bir değeri yaşatmanın ve çiftçiliği sürdürmenin anahtarının bu olduğunu düşünüyorum.
Benim gibi pek çok genç, topraktan zamanla uzaklaşsa da toprağa olan sevgimizle bizi tekrar bir araya getirdi. 2015 yılında, tarım sektörüne yeniden hayat verme ve katkı sağlayabilme kararlılığıyla pek çok üreticiyi bir araya getirdiğimiz ÇiftçidenEve dijital pazar yeri platformunu geliştirdik. ÇiftçidenEve ile üreticilere hak ettiği değeri kazandıran ve onları daha da iyiye motive eden bir sosyal girişim olarak yola çıktık. Platformumuz sayesinde üreticilerimiz, ürünlerini doğrudan tüketicilere ulaştırarak emeğinin karşılığını alıyor ve daha da iyi ürünler üretmeye teşvik edilmiş oluyor.
Deprem bölgesine gönülden destek
Yaşadığımız büyük deprem felaketinin hemen ardından özellikle başta Hatay, Osmaniye, Kilis ve Diyarbakır olmak üzere depremden etkilenen 11 ilimizdeki üreticilerimize ÇiftçidenEve platformunda sağladığımız tüm hizmetlerimizi gönüllü olarak vermeye başladık. Kısa bir süre içerisinde 27 üreticimizin yaklaşık 25 tonluk ürününün nakde çevrilmesine destek olarak üreticilere “cansuyu” olurken, yerel halka aş yapanlara sağlanan hammaddeleri koordine ettik. Gönderilen yardımları doğru yerlere hızla ulaştırabilmek için çiftliklerimizden bir kısmını dağıtım merkezine dönüştürmeyi birlikte başardık.
Ben de Hataylı bir girişimci olarak depremden birinci derece etkilenenlerden biriyim. Tekrar iyileşebilmek için birlikte umudumuzu kaybetmeden elimizdeki kısıtlı imkanlarla yürüttüğümüz çalışmalarla iyi bir etki yaratabildiğimizi gören Impact Hub İstanbul ekibinin yönlendirmesi ile Borusan Sürdürülebilir Fayda Programı’na başvurduk ve altı aylık programa seçildik. Bu sayede depremzede üreticilerimize sunduğumuz “Deprem Destek Planı” aboneliğini uzatabildik ve Borusan Holding etkisi ile birlikte “Üretim Varsa, Umut Var!” diyerek sesimizi çok daha geniş kitlere duyurabildik. Borusan Sürdürülebilir Fayda Programı’ndan gelen destek ile yaptığımız saha çalışmaları, mentorluk destekleri, yazılım geliştirmeleri ve pazarlama faaliyetlerimiz birlikte etkimizi %500’den fazla artırdık. Bölgede yer alan 50 üreticimizin 150 tondan fazla gıda ve 1000 adetten fazla tekstil ürününün kurumsal firmalar ve bireysel tüketicilerle buluşmasına köprü olduk. Konteyner kentlerdeki ihtiyaç sahiplerine ise dalında kalan mandalina gibi 30 tonu bulan narenciye ürününü ulaştırmayı başardık.
Hedefimiz, tarımsal kalkınma ve sürdürülebilirlik için çalışmaya devam etmek! Yılların tecrübesi ve gerçekçi planlarımızla bu yolda emin adımlarla ilerleyeceğimize inanıyoruz. Dayanışma gücümüzle bu değerlerimizi her zaman canlı tutmaya devam etmek istiyoruz.
Birliktelik kurtuluşumuz!
Özümüze dönerek, dayanışmayla sorunları aşabilir ve daha güzel bir dünya inşa edebiliriz.
10. yılımızda, yenilenen marka kimliğimizle yeniden doğuyoruz
2015 yılından günümüze faaliyet gösteren markamız, 10. yılına doğru ilerlerken gelecek hedeflerinin ifadesi olarak marka kimliğinde yeni bir dönüşüme giriyor. Mihenk taşı sayılabilecek yeni dönem çalışmalarımızı, güçlenen ekip yapımız ve modern, sadeleşen kimliğimizle sürdürecek olmaktan dolayı heyecan duyuyoruz.