Bir yeni jenerasyon tartışması almış başını gidiyor. Gazetelerde, dergilerde çarşaf çarşaf Y jenerasyonu şöyledir böyledir yazıları yayınlanıyor. Algıda seçicilik mi? İşgücünün büyük bir kısmını oluşturdukları için mi? Yoksa yerleşik algıları değiştirdikleri için mi? Neden bu jenerasyona yönelik yeni keşfedilmiş bir canlı türünden bahsedercesine taksonomi yapma ihtiyacı duyuyoruz?
Homojen bir kitleden bahsedemeyeceğimize göre, aslında “neden?” sorusu geleneksel normları ve değerleri sistematik olarak sorgulayan bir jenerasyonun en baskın özelliğini oluşturuyor. Sözkonusu çağrışımın etimolojik bir kökeni olup olmadığından emin olamasam da “Gen Y” dediğimizde, fonetik bir “why?” sorusu doğal olarak zihnimde yankılanıyor.
Borusan’ın 7 bin kişilik çalışan nüfusunun yüzde 66’lık kısmı Y jenerasyonundan oluşuyor.
Borusan’da kurumsal iletişimin bir projesi olarak, faaliyet raporumuzun temasını belirlerken, “Biz kimiz?” sorusundan yola çıktık. Borusan’ın 7 bin kişilik çalışan nüfusunun da en nihayetinde yüzde 66’lık kısmı Y jenerasyonundan oluşuyor. Biraz da “Millenials of New York”tan ilham alarak temamızı “Millenials of Borusan – Yeni Nesil Borusanlılar” olarak belirledik. Benim de bir parçası olmaktan büyük haz aldığım bu projede, tüm Borusan şirketlerinden kadın – erkek, ofis çalışanı – fabrika çalışanı dengesini gözeterek 13 kişiyle görüştük. Şirketin geleceğini inşa eden neslimizin, hayata bakışını ve Borusan’a kattığı çeşitliliği görünür kılmayı amaçladık. İş dışındaki tutkularımızı ve bu tutkuların hayata bakışımızı nasıl şekillendirdiğini konuştuğumuz mini röportajlar ve fotoğraf çekimleri gerçekleştirdik.
Şirketin geleceğini inşa eden neslimizin, hayata bakışını ve Borusan’a kattığı çeşitliliği görünür kılmayı amaçladık.
İtiraf etmek gerekirse, kendi jenerasyonuma biz kimiz? sorusunu yöneltirken, genelleme, stereotipleme ve önyargı tuzaklarına düşmekten oldukça çekindim. Yine de gerçekleştirdiğimiz mini röporajlarda birbirinden farklı karakterleri ve birbirinden farklı ilgi alanları olan, tek birleştirici özelliği ise aynı nesle mensup kişilerle görüşmeme rağmen temelde kim olduğumuza yönelik bazı ortak temalar belirdi. Aslında bu ortak temalara daha çok insan deneyimi de diyebiliriz; fakat bu proje kapsamında yeni jenerasyona odaklandığımız için izlenimlerime bu açıdan değinmek istiyorum. Yeni nesil Borusanlıları daha yakından tanıyalım!
Tutkularımızın bizim için derin sembolik anlamları var. Gerçekleştirdiğimiz röportajlarda, insanların iş dışındaki yaşamları, ilgileri ve tutkuları dediğimizde, herkes hobilerinden bahsetmeye başlasa da, daha derin bir sorgulama yaptığınızda çeşitli ilgi alanlarının arkasında daha derin bir anlam atfetme çabası veya anlam arayışı ortaya çıkıyordu. Hemen hemen her bir ilgi alanının arkasında daha köklü bir düşünce uzanıyordu. Örneğin Borusan Enerji’den Hande için yemek yapmak sadece yemek yapmayı sevmekten ibaret değil, bunun arkasında beraber yemek yemenin birleştirici gücünden duyulan haz var. Borusan Otomotiv’den Erdi, beton bir yerde durma isteğinin azalmasıyla kampçılığı ve kampçılık sayesinde doğayla iç içe olmanın ona kendisini daha “mutlu” hissettirdiğini anlatıyor. Supsan’dan Gökalp güzel bir fotoğraf karesi yakalandığında, duyumsadığı “başarmışlık” hissini vurguluyor. Kerim Çelik’ten İbrahim motorsikleti üzerinde kendisini “cesur” hissediyor. Borusan Mannesmann’dan Yahya için güvercinler “özgürlük” ve “ferahlığı” temsil ediyor.
Sürekli sınırları zorluyoruz. Pek çok kişi kendi sınırlarını aşmak istediği için “zorluk” olarak algıladığı alanlara yöneliyor. Örneğin Borusan Makina ve Güç Sistemleri’nden Özgür, Ironman’e katılmasının arkasındaki motivasyonun, fizikselden çok mental dayanıklılığını sınamak olduğunu, “ben bunu yapabiliyorum” hissiyatını yaşamak olarak tanımlıyor. eTA’dan Arzu kickbox yaparken bitkin düşmesine rağmen sabretme ve dayanma gücününü kendinde keşfettiğinden bahsediyor. Borusan Lojistik’ten Pınar üniversite yıllarında abisi kanserle mücadele ederken, dans sayesinde güçlü kaldığını anlatıyor. Kendi adıma konuşmam gerekirse pole dansla sadece fiziksel sınırlarımı zorlamıyorum, aynı zamanda toplumsal önyargı ve dayatmalara karşı bir tutum olarak da benimsiyorum.
Kimliğimizin bir parçasını oluşturuyorlar. Pek çok kişi röportajlarda, çocukluklarından ve aile ilişkilerinden bahsetti. İlgi alanları çocukluk veya ilk gençlik zamanlarında oluşmuştu veya ailelerinden geçmişti. Örneğin Borçelik’ten Kağan amatör telsizcilikle ilgileniyor. Babasının da elektronikle ilgilendiğini ve 12-13 yaşlarında ilk amatör telsizcilik sertifikasını aldığını anlattı. Kerim Çelik’ten İbrahim’in babasının da motorsikleti vardı, hatta neredeyse motorsiklet üzerinde doğmuştu ve 13 yaşından beri kendi motorsikletini kullanıyordu. Benim Filom’dan Kıvanç daha ilkokulda öğretmeninin sorduğu bir soruyla astronomiye yetişkinliğe uzanan ve tüm yaşamına sirayet edecek bir ilgi duymaya başladı. Mannheim’dan Sercan ortaokul zamanlarından beri bilgisayar oyunları oynuyor ve yetişkin olarak da çocukken oyun oynamaktan aldığı hazdan hiçbir şey kaybetmiyor.
Keşfetmekten haz alıyoruz. Röportaj yaptığımız tüm kişiler keşfetmekten duyulan hazzı vurguladı. Bu kişisel olarak kendinde yeni bir şey keşfetmek de olabiliyor veya dış dünyayı gözlemleyerek daha somut bir olguyu keşfetmek de olabiliyor. Teleskopla gökyüzünü gözlemleyen Benim Filom çalışanı Kıvanç’ın da, yeni cafeler ve mekanlar denemekten keyif alan Borusan Ar-Ge’li Dilara’nın ve motorsikletiyle gezen Kerim Çelik çalışanı İbrahim’in keşfetmekten ileri gelen bir motivasyonu var.
Çeşitliliği deneyimlemeyi seviyoruz. Tekdüze ve salt işten ibaret bir yaşam tatmin vermiyor. İnsanın kendini gerçekleştirmesi, geliştirmesi için hayatında çeşitliliğe ihtiyacı var. Pek çok kişi bu iş dışı aktivitelerle “ruhunu beslediğini” ifade etti. Borusan Lojistik çalışanı Pınar dans ederek hayatına bu çeşitliliği katıyor; eTA çalışanı Arzu ise kickbox, pilates, kayak ve yoga gibi farklı sporları dönüşümlü yaparak, ruhu ve bedeni o anda neye ihtiyaç duyuyorsa onu veriyor, çeşitliliği bu şekilde deneyimliyor.
Sosyal paylaşım yapmadan duramıyoruz. Elbette sosyalleşme de dijitalleşmeyle beraber farklı bir boyut kazanıyor. Herkes bir şekilde sosyal paylaşım boyutunu vurguladı. Mannheim’dan Sercan bilgisayar oyunu oynarken, Borçelik’ten Kağan amatör telsizcilikle, Borusan Makina ve güç Sistemleri’nden Özgür ise Ironman’de dünyada pek çok farklı ülkeden insanlarla sosyalleşmekten keyif aldığının altını çizdi. Supsan’dan Gökalp çektiği fotoğrafları Flickr’de, Borusan EnBW Enerji’den Hande yaptığı yemekleri Instagram’da paylaşmayı seviyor. İbrahim motorsiklet tutkusunun yanında Youtube kanalında yaptığı motion grafikleri paylaşıyor.
Şimdiyi dolu dolu yaşamazsan, asla yaşayamazsın.”
Yazıma doğu felsefesinin Batı’daki önemli temsilcilerinden Alan Watts’tan bir alıntıyla son vermek istiyorum. Alan Watts, “Live Fully Now” (Hayatı Dolu Dolu Yaşa) başlıklı bir konuşmasında anaokulundan, ilkokula, üniversiteye ve iş yaşamına kadar önümüzdeki basamakların hiç bitmediğini ve yolun yarısına, 40-45 yaşlarına geldiğimizde, yine aynı fakat kendimizi biraz da kandırılmış hissedeceğimizi vurguluyor. Sürekli geleceği planlayarak geçen ama anı hiç yaşayamadığımız bir gelecek… “Şimdiyi dolu dolu yaşamazsan, asla yaşayamazsın.” Yeni nesil Borusanlılar bu farkındalığı özümsemiş görünüyor.
#YeniNesilBorusanlılar hikayeleriyle 2016 Faaliyet Raporumuzda. Tüm hikayeleri görüntülemek için tıklayın.
Borusan Holding’in İnstagram hesabı @borusanholding’ten hikayelerimizi takip edebilirsiniz.