Yapay zeka, robotlar, akıllı fabrikalar, dijital şehirler… Üretim şeklimizden, gezegenimizin kaynaklarını nasıl kullandığımıza, insan iletişimi ve etkileşiminden, iş yapış, çalışma ve yönetim biçimlerine kadar Dünya eşi benzeri görülmemiş ölçekteki bir dönüşümden geçiyor. İnsanlar birbiriyle konuşan, kendi kendine öğrenen makinaların algoritmalarını oluştururken, kolektif geleceğimizi şekillendirecek kodlar tam da bu zamanda yazılıyor.
Teknolojinin bir nimet mi yoksa lanet mi olduğu, dünyanın gelecekte nasıl bir yer olacağı hararetli bir tartışma konusu. Kişisel verilerimizin manipüle edilmesi, otomasyon ve dijitalleşmenin işlerimizi elimizden alacağı, yapay zekanın dünyayı, insanlığı yok edeceğine dair durumlar, senaryolar olası olmakla beraber, teknoloji tek başına ne iyiyi ne kötüyü temsil ediyor. Gerçek şu ki teknolojiyi insanlar üretiyor, makineler insanları taklit ederek onlardan öğreniyor. Dolayısıyla geleceğin ne şekil alacağı bizim elimizde.
Teknolojinin iyiye mi kötüye mi hizmet edeceği bize bağlı
21. yüzyılın en önemli becerilerinden biri kuşkusuz girişimcilik ve biz becerilerimizi ne yönde kullanırsak, teknoloji ona hizmet edecek.
Osman Yılmaz, bilgisayar mühendisi. Bilişim güvenliğinden mobil uygulamalara kadar çeşitli alanlarda tecrübesi var. 1,5 yıldır Borusan CAT’te mobil uygulamaların geliştirilmesi ve yönetiminde çalışıyor. Borusan’da iyi İK uygulamaları arasında gösterilen pek çok farklı konuda bilgi paylaşımının yapıldığı bir mikro öğrenme uygulamasının yanı sıra çalışanların hayatını kolaylaştıran pek çok dijital uygulamada imzası var. Bununla beraber bir girişimci olarak onu farklı kılan bir yönü daha var. O da becerilerini sokak hayvanları için kullanması. Şu anda beklemede olsa da sokak hayvanlarına fayda sağlayabilecek bir projeye büyük emek vermiş.
BİR MARTIDAN İLHAM ALMAK
Bir gün evde oturuyordum. Evimin bahçesinde akşam üzeri ne olduğunu anlayamadığım birtakım sesler duydum. Dışarı çıkıp baktığımda kanadı kırık, duvardan çıkamayan bir martı gördüm. Yanına gittim, almaya çalıştım ama korkmuştu ve saldırıyordu. Belediyeyi ve itfaiyeyi aradım. Kanadı kırık bir martı… Yardımcı olmalarını istiyorum ama kimse sesimi duymadı, kimse gelmedi.
O an keşke mobil bir uygulama olsa, fotoğrafını çekip çevremdeki hayvanseverlerle paylaşabilseydim diye düşündüm. Yardım bulabilseydim, martıyı kurtarabilecektim. Bir de sosyal medyada, kayıp, yaralı hayvanları yakından takip ediyordum. Facebook ve Twitter üzerinden bu tür paylaşımlar yapılıyordu fakat çok fazla bilgi kirliliği vardı. Ayrıca Ankara’dan biri yazıyor mesela ama benim İstanbul’dan faydam dokunmuyor. Yakınımda olsa bir şekilde destek olmaya çalışırdım.
Keşke hayvanseverlerden yardım isteyebileciğim lokasyon bazlı bir mobil bir uygulama olsaydı…
Bunu bir sosyal sorumluluk projesine dönüştürmeye karar verdim. Lokasyon bazlı bir mobil uygulama yapayım dedim. Kendi bölgemdeki yaralı veya aç hayvanın fotoğrafını çekeyim. Çevremdeki hayvanseverlere bildirim gitsin ve herkes destek olsun. Sonra oturdum ve altyapısını geliştirdim. Bir nevi ürün çıktı ortaya.
Bir de hayvanlar çok kayboluyordu. Hayvanların kaybolmaması ve kolay bulunması için ne yapılabilir? Düşük maliyetli bir çözüm olmalıydı. Çipler pahalı, insanlar satın alamıyor. Sağlık açısından bir sakıncası var mı emin değilim ama kimileri de hayvanın derisinin altına çip yerleştirmek istemeyebilir. Kulağa küpe de olmasın. Evet buldum… Tasmaya kolayca takılabilen bir QR kod olacaktı. Hem sahipli hayvanların kaybolmasını engelleyelim hem de tüm sokak hayvanlarına bunu takabilelim. Hangi bölgede ne kadar sokak hayvanı var, aşıları var mı, hangi türler hangi bölgelerde yoğunlaşıyor analizini de yapabilelim istedim.
Mesela sokak hayvanlarına işkence yapılıyor. Bunun hangi bölgede olduğunu tespit edelim. Telefondaki mobil uygulamaya QR kod okutarak kolayca bilgi alabiliyoruz sonuçta.
Dünya üzerinde benzer uygulamalar olup olmadığını araştırdım. Benzer bir uygulama bulamayınca, bunu bir startup’a dönüştüreyim dedim ama ticari boyutunu nasıl hayata geçireceğimi düşünmemiştim. Buna kafa yormam gerekirdi. O sırada çalıştığım şirkete bunu üzerine bir firma kurma fikrini götürdüm. Biz sana destek olalım, sen de bizim spin-off firmamız ol şeklinde teklif geldi. Üniversiteler arası Tübitak girişimciliğe de başvurmuştum yüksek lisans yaptığım sırada. Bütün adımları geçerek, finale kaldım. IoT ve giyilebilirler üzerine de onların içerisinden çıkan bir şirket kurdum. Sonrasında yoğun olarak projeme odaklandım. Mobil uygulamanın iki ayağı olacaktı:
Mobil uygulamanın 2 ayağı: Karekod ve lokasyon bazlı bildirim sistemi
Birincisi karekod olmadan da çalışan lokasyon bazlı bir bildirim sistemi. Örneğin yaralı bir sokak hayvanı gördünüz. Benim arabam var, senin yok. Ben yakınında olduğum için sana yardımcı olabiliyorum ve yaralı hayvanı veterinere götürebiliyoruz.
Sistemin ikinci ayağı da belediye tarafında olacaktı. Ben bir çağrı yaptığımda belediye de bunu görecek. Mevcut durumda çok fazla yanlış ilan da alıyorlar ve inanmıyorlar. Böylece belediyelerle, hayvanseverlerin ve zor durumdaki hayvan dostlarımızın bir iletişim kanalı olacaktı.
Sonrasında etiketler sayesinde bu süreci daha da kolaylaştırabiliriz. Tasmalara taktığımız karekodları mobil uygulamadan okuttuğumuzda lokasyonlarını da görebiliyoruz. Direkt veterinere veya çevremdeki hayvanseverlere bildirim olarak gönderebiliyorum.
Ek olarak da müşteri ayağı olacaktı. Müşteriden kastım hayvan sahipleri. Evcil hayvanlarının kaybolmaması için onlar da bu QR’ları kullanabilir. Diyelim ki kedi veya köpek buldunuz. Üzerindeki QR kodunu okuttuğun zaman hayvan sahibine bir bildirim gidiyor. Köpeğin bulundu diyor ve harita üzerinde yerini gösteriyor. Okutan da sahibin bilgisine eriştiğinde direkt arama yapabiliyor. Köpeğini buldum sana getirebilirim diyor.
SOKAK HAYVANLARI HEPİMİZİN
Kendi kedimi kaybettim ama bütün sokak hayvanları benim. Besliyorum, seviyorum, bakıyorum. Uygulamayı arkadaşlarımın hayvanları ve mahallemdeki hayvanların üzerinde denedik. Hatta şöyle bir özellik getirdik. Örneğin mahallendeki kedi ve köpekleri besliyorsun. Ama ertesi hafta beslediğin hayvanı bulamıyorsun. Belki biri evine aldı. Bunun takibini yapabilmek için de check-in özelliği ekledik; sosyal medya boyutunu kattık. Sen sokağındaki hayvanı besledikten sonra QR kodunu okuttuğunda, o lokasyondaki hayvanın beslendiğini başkaları da görüyor. Oradaki hayvanın takipçisi olan diğer hayvanseverler de görüyor. Bir hafta sonra başka bir mahallede başkaları tarafından da hayvan beslendiğinde, check-in yapıldığını görüyorsun. Ve onun hayatta olduğunu biliyorsun. Böylece çevrendeki sokak hayvanlarını da takip edebiliyorsun.
Uygulamanın gitmek istediği bir nokta da insanlara ve çocuklara hayvan sevgisini aşılamaktı. Sokağında yaşayan hayvanın aç olup olmadığını bilmiyorsun. İnsanlar sosyal medyada kendi fotoğraflarını çekiyorlar. Sürekli check-in yapıyorlar. Hayvanlarla yaşadığımızı kabul etmek adına çok güzel bir özellik olduğunu düşünüyorum. Çünkü onlarla iç içe yaşıyoruz.
Uygulamanın gitmek istediği bir nokta insanlara ve çocuklara hayvan sevgisini aşılamak
Belediye sistemine kaydedersek, QR kodunu okuttuğun köpeğin aşısının yapıldığını göreceksin, nerede doğdu, neler yaptı… bunları bilmek daha iyi hissettirebilir. Bir kimlik işlevi görebilirdi ki amacım da buydu aslında.
Maliyeti çok düşük bir ürün olan bu uygulamaya SaveMyPets ismini verdim. Yatırım bulmak için pet fuarlarına gittim ve pek çok şirket ve kişiyle görüştüm. Bununla beraber işin maddi boyutunda sorunlar yaşadım. Tepkileri ölçmek için demo olarak 50- 60 kişiye ücretsiz gönderim yaptık. Kargodan alınmaması gibi sıkıntılar yaşadık. Belki de ücret almamak gibi stratejik bir hata yaptık bu noktada. Reklam faaliyetleriyle tüketiciye pazarlayamadık ve belediyeler tarafında benimsenmesi sağlayamadık. Çok fazla aç ve yaralı hayvan var. Herkes belediyelere bildirim yapacağı için getireceği operasyonel yükle baş edemeyeceklerini düşündüler. Güzel bir platform olabilirdi ama belki de yanlış kişilerle yanlış zamanda bir araya geldik.
Umudumuz kırıldığı için proje şu an beklemede. Umuyorum ki bir gün tekrar hayata geçirebiliriz, doğru zamanda doğru kişilerle.
#KalıplarıKıranlar Özel Yazı Serisinde yer alan tüm blog yazıları, Borusan 2017 Faaliyet Raporu kapsamında kaleme alındı. #KalıplarıKıranlar temalı Borusan 2017 Faaliyet Raporu, daha iyiye ulaşmak için sorgulayan, eskiye ve alışılmışa kafa tutan, geleneği bozma ve yeni adımlar atma cesaretini gösteren Borusanlı girişimci, hacker ve maker’ların hikayelerine odaklandı. Faaliyet raporunun tamamına şu linkten ulaşabilirsiniz: http://faaliyetraporu2017.borusanyatirim.com/home