Bugün Dünya Kadınlar Günü! Dünya çapında kadınların insan hakları temelinde ekonomik, sosyal ve siyasi mücadeleleri ile kazanımlarını kutladığımız bu özel gün, hayatın rutin akışına kapılmış zihinlerimizde farkındalık uyandırmak için bir fırsat. Ben de izninizle hem ülkemizde ve dünyada hem de Borusan’da emek veren, daha iyi yarınlar için, özgürlükleri ve hakları için mücadele eden tüm kadınlara teşekkür etmek amacıyla bu fırsatı kullanarak bir yazı kaleme alıyorum. İş dünyasında ve kendi çalışanlarımız arasında bir nebze daha fazla farkındalık uyandırabilirsem bu yazı amacına ulaşmış olacak.
Tüm dünyada kadınlar için cinsiyet eşitliğini sağlama hedefi henüz gerçekleşmiş değil, daha yürünecek çok yol var. Kız çocuklarının eğitime erişiminden tutun da kendi potansiyellerini gerçekleştirmelerinin karşısında duran, toplumsal cinsiyet rollerine takılmadan yetişebilmelerine kadar pek çok engel halen mevcut. Kadınların genel anlamda istihdama katılımı, üst yönetime giden kariyer basamaklarında ve üst düzey yönetimde yeterince temsil edilmesi, açık veya örtülü cinsiyetçi engellere takılmadan iş yaşamında ilerleyebilmeleri… Bu sorunlar son yıllarda iş dünyasının gündeminde hak ettiği ilgiyi görüyor nihayet. Araştırmalar ve medya kadınların istihdamda, erkek egemenliğinin baskın olduğu çeşitli sektörlerde, liderlik rollerinde ve yönetim kurullarında yeterince temsil edilmediklerine dikkat çekiyor; iş dünyasında herkes bir ucundan tutup bu kökleşmiş sorunu onarmak için kendinden başlayarak inisiyatif alıyor.
Biz de Borusan’da bunların yansımalarını görüyoruz ve bu durumu eşitlik yönünde iyileştirmek için inisiyatifler geliştiriyoruz. Bununla beraber, değişimin sürdürülebilir olması için çabalarımızı iki paralel yönde ilerletmemiz gerekiyor: Liderlikte ve işgücünde zihniyet değişimini sağlamak.
BORUSAN’DA ZİHNİYET DEĞİŞİMİNİ ATEŞLEMEK
Bu yıl Kadınlar Günü’nde yelken açtığımız eşitlik yolculuğunu da kutlama ve taçlandırma zamanı. Kasım 2015’te Borusan bünyesinde kurduğumuz toplumsal eşitlik platformumuz Borusan Eşittir bu yönde tutkuyla çalışıyor. Peki iş yaşamında oyun alanını eşitlemek için neler yapıyoruz?
Ancak sevgi ve saygıya dayalı bir kurum kültürüyle eşitliğe ulaşabileceğimize inanıyoruz. Zihniyet değişimi de çok aşikar ki farkındalık, empati kurmak ve karşı tarafı anlayabilmekle başlıyor. Zihniyetimiz ve bakış açımız da doğrudan dile yansıdığı için daha eşitlikçi bir çalışma kültürüne evrilmemizde dilimizi değiştirmek önemli bir adım. Biz de bu düşünceyle iş yaşamımızda ayrımcılığı besleyen ve önyargı içeren dil, ifade ve davranış kalıplarının farkına varmaya yönelik olarak İş Yaşamında Ayrımcı Dil ve Davranışlardan Kaçınma Rehberi’ni yayınladık. Zihniyet değişiminin fitilini de “Sevgi dilde başlar” kampanyasıyla ateşledik.
Kadınlar Günü’nü de yine sevgi ve saygıyı kurumsal kültürümüzün ayrılmaz ve vazgeçilmez bir parçası haline getirmek, düşünce ve davranışlarımıza nüfuz etmesini sağlama yönünde bir fırsat olarak görüyorum. Bu rehber şahsen benim için de bir uyanma çağrısı oldu. Söz ve davranışlarıma azami derecede dikkat göstermeye başladım. Çıkardığım iki önemli dersi sizle de paylaşmak istiyorum:
DİLİMİZ BAKIŞ AÇIMIZI ŞEKİLLENDİRİYOR
Bazen safiyane, bazen tamamen iyi niyetle kullandığımız ifadeler ve deyimler dolaylı yollardan kadın çalışma arkadaşlarımızı küçümsüyor. Adam gibi, adamakıllı, sözünün eri, bilim adamı, bayan yönetici, kadın işi, erkek işi gibi iş yaşamında cinsiyet ayrımı içeren sözler ilk bakışta masum görünebilir, “aman ne olacak ki” diye düşünebilirsiniz ama unutmayalım dilimiz zihniyetimizi şekillendiriyor.
Uzun vadede ve kolektif bilinçaltımızda kadınları bu sözlerle değersizleştiriyoruz. Bu da işe alımdan terfilere kadar uzanan bir ölçekte farkında olmaksızın kadınlara önyargıyla ve çifte standartla yaklaşılmasına yol açıyor. Bunu sadece erkekler kadınlara değil, kadın kadına da yapabiliyor.
DAVRANIŞLARIMIZ CİNSİYET KALIPLARINI KÖRÜKLÜYOR
Salt dilimiz değil elbet, bedenimiz de sürekli bir şeyler anlatıyor. Bu yüzden kadın ve erkeklerden beklentilerimize dikkat etmemiz gerekiyor. Araştırmalar gösteriyor ki toplantıları planlamak, toplantı notlarını tutmak, ofis partilerini veya yemeklerini organize etmek, telefonlara bakmak gibi ev işlerini andıran ofis görevleri genelde kadınların payına düşüyor. Kadınlardan bu tür işleri yapmaları beklenirken, bu türden basit ama vakit alan işleri, üstelik de değeri görünmez olan bu işleri yaptıkları için takdir görmüyor, yapmazlarsa da eleştiriliyorlar.
Maalesef iş yaşamında bu üzücü bir gerçek: Kadınlar daha fazla yardımcı oluyor ama bunun geri dönüşünü göremiyorlar. Cinsiyetlere özgü davranış kalıpları çifte standardın kaynağına dönüşüyor: Mesela erkeklerin hırslı ve sonuç odaklı olmasını beklerken, kadınların anaç ve derleyip toparlayan kişiler olmasını bekliyoruz. Bir erkekten yardım gördüğümüzde, etkileniyor, takdir ediyoruz ama bir kadından yardım aldığımızda o kadar da müteşekkir hissetmiyoruz. Tam tersi de geçerli. Bir erkek yardım etmeyi reddettiğinde, “çok meşgul” diyoruz; bir kadın reddettiğinde ise “ne kadar bencil” diye düşünüyoruz.
Bu konuda ne yapabilirsiniz? Mesela toplantılarda kadınlar konuşurken sözünü kesmeyin, toplantı notlarını kadınların tutmasını, telefonlara kadınların cevap vermesini beklemeyin veya kadınlardan sırf kadın olduğu için kişisel asistanınızmış gibi davranmasını beklemeyin. Kadınlara sözüm ise bırakın bu işleri erkekler yapsınlar, kendinizi ofisin anneliğini yapmak zorundaymışsınız gibi hissetmeyin.
Hepimiz kendimizde zihniyet değişimi gerçekleştirmekle başlasak, bunun yaratacağı kolektif etkiyi hayal edebiliyor musunuz? Kız çocuklarımız için, kadınlar için daha eşit, potansiyellerini gerçekletirebildikleri, toplumsal rollere sıkışıp kalmadıkları bir gelecek yaratabiliriz.
Daha eşitlikçi yarınlara!