Bu sabah kalkıp bilgisayarımın başına oturduğumda nedense hayatımda ilk defa düşüncelerimi yazıya dökmek geldi içimden. Biraz buruk, biraz endişeli, ama aynı zamanda yenileniyorum hissine kapıldım güneşe uyandığım bugünde. Bilinmezlik, deneyimlenmemiş bir durum, endişeler üst üste ama bir taraftan da “bu günler geçince” sağlıkla ve sevdiklerimle daha da güzel günler geçireceğime inanıyorum. Temiz bir defterin ilk sayfasına yazmaya başlayacağım bir heyecan da var içimde tuhaf bir şekilde…
Evet evde hapis kalmaktan ve her şeye obsesif şekilde dikkat etme zorunluluğundan sıkılıyorum. “Bez-Sabun nerede? Dezenfektanı kim kaldırdı? Aaay ona da elim mi dokundu! Siparişime virüs bulaşmış olabilir mi?” gibi deli sorular geçiyor aklımdan. Aklım, gözüm, kulağım hep tedbir almakta. Annem ile birlikte yaşıyorum ve o benim için her şeyden, kendimden de önemli. Dün odamda çalışırken, çalan kapı zili ile evde duyduğum telefon sesi kafamda birleşince, arkadaşıyla telefonda sohbet eden kadıncağızın neredeyse ağzına kolonya şişesi dayamam benim için son radde oldu. O şaşkın, ben şaşkın, o sinirleri bozuk gülüyor, ben ise biraz utandığımı hissediyorum. Felaket senaryom şuydu: Kapı çaldı, marketten siparişini alırken kağıt paraya dokundu, eş zamanlı çalan telefonu ellerini dezenfekte etmeden açtı veeee işte evimize hoş geldin Korona kardeş. Yok bu kadar da olmaz dedim içimden, abartmak da bir yere kadar. Yine de siz beni anladınız diye düşünüyorum, sevdiklerimiz için içimiz titriyor her zaman.
İÇİMİZDEKİ İYİLİĞİ KEŞFETMEK
Gelelim içimdeki kıpırtılara, yeniden kendimi ve etrafımı bu kapalı kutuda keşfetme durumuma… Balkondan bakıp karşı camdaki komşuya günaydın derken, galiba o kadar da gıcık bir kadın olmadığını düşünüyorum. Sokakta köpeğini gezdiren gence özeniyor ve ilerleyen günlerde eve dört ayaklı bir dost almayı planlıyorum. Daha çok paylaşmayı ve yardım etmeyi istiyor, komşuya “dışarıdan bir ihtiyacın var mı?” diye soruyor, daha fazla insan olmaya çabalıyorum.
Psikolog Gündüz Vassaf’ın geçenlerde izlediğim bir röportajında değindiği gibi; kaç bin yıllık Konfüçyüs ahlakı ailene ve topluma karşı bir sorumluluk duygusu veriyor sana. Aynı zamanda da şu dönemde aile, insan olarak alışık olmadığımız bir ortamın içinde bulduk kendimizi. Geleceği virüsün değil de bizim belirleyeceğimiz bir dönem var önümüzde. Daha iyi bireyler olabilme sınavı, daha iyi anne-babalık yapabilme sınavı. Birçok şeyi yeniden inşa etmek için bir kırılma noktası bu süreç.
Daha iyi bireyler olabilme sınavı, daha iyi anne-babalık yapabilme sınavı… Birçok şeyi yeniden inşa etmek için bir kırılma noktasındayız.
Öncelikle bizler için zor geçen bu günlerin en kısa zamanda sağlıkla ve sevdiklerimiz için normale dönmesini dilerken, ne zaman başlayacağını tam olarak bilmediğim bir tarih için planlar yapmak, notlar almak, sevimli hedefler koymak bana iyi geldi. İçimizdeki yaratıcılığı keşfetmek, bunu yaparken belki önce sosyal medyada gördüğün güzel bir şeylerden tetiklenmek, belki de önceleri sıkıntıdan bir konuya el atmak, ama sonrasında zaman içinde kendimizi, içimizdeki cevheri keşfetmek. Sizler de naçizane bir dost tavsiyesi olarak okuyun lütfen bu satırları, olur mu?
Bir de bu dönemde fark ettim ki; önceki hayatımda hep bir sonraki adımı planlayarak, hep sıradaki koşturmaca ne olacak diye bekleyerek yaşıyormuşum, içinde bulunduğum ana konsantre olamıyormuşum. Hep ardı arkası kesilmeyen to-do listeleriyle yaşıyormuşum özel ya da iş hayatımı meğerse… İnsan içine döndüğünde farklı keşif fırsatları bulabiliyormuş, sakin düşünmek, konsantre olmak, içine sindirmek gibi… Umarım koşturmalı günlerimiz geri geldiğinde, bu dinginliği kendim için korumaya devam edebilirim.
Özetle; T.C Sağlık Bakanlığı’nın Korona Virüsü ile bana verdiği yetkiye dayanarak; iyi günde ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta hem kendim hem de çevrem için çok daha iyi bir insan olacağıma söz veriyorum.