Kızıldeniz’in Kalbinde: Dahab, Sina Dağı ve Şarm El-Şeyh’e Bir Yolculuk

158
Kızıldeniz’in Kalbinde: Dahab, Sina Dağı ve Şarm El-Şeyh’e Bir Yolculuk

Denizle kurduğum bağ, zamanla bambaşka bir derinliğe evrildi. Bu dünyayı derinlemesine keşfetmek için üç yıldır tüplü dalış yapıyorum. Suyun altına her inişimde zaman kavramı kayboluyor, yerçekimi yok oluyor, dünya susuyor. Bu kez, yıllardır hayalini kurduğum Kızıldeniz’deydim. İki arkadaşımla önce Dahab’a, ardından Sina Dağı’na ve son olarak Şarm El-Şeyh’e uzanan bir rota izledik. Arkadaşlarımla bu yolculuk, sadece bir tatil değil; tam anlamıyla bir “mavera” oldu benim için.

Kızıldeniz’in Kalbinde: Dahab, Sina Dağı ve Şarm El-Şeyh’e Bir Yolculuk

Dahab’a ayak bastığım andan itibaren hissettiğim heyecan, daha önce hiç yaşamadığım bir merakla iç içe geçti. Her dalışımda keşfettiğim yeni bir resif, yeni bir canlı, “daha derine” gidip sualtı dünyasının ritmini yakalama isteğimi perçinledi. Kızıldeniz’in sunduğu manzara ne okuduğum kitaplarda ne de arkadaş sohbetlerinde anlatılan kelimelerle tam kavranabiliyordu.

Dahab’daki dalış noktalarından en etkilisi kuşkusuz Blue Hole oldu. Dünyanın en ikonik ve en tartışmalı dalış noktalarından biri. 110 metrelik dev bir mavi çöküntü. Yukarıdan bakınca rüya gibi, ama içinde dikkatle yaklaşılması gereken bir derinlik vardı. İki yıldızlı sertifikamla kontrollü bir dalış yaptım. Gözüm renklerdeydi: Mercanların arasında süzülen sarı, mavi, turuncu balıklar… Bazıları seninle göz göze geliyor, bazıları sadece geçip gidiyor. Dahab’da daha önce gittiğim Light House, bana sualtı yaşamının farklı tonlarını göstermişti; ama Blue Hole’ün sunduğu coşku bambaşkaydı. Daldıkça etrafımdaki resiflerin ve canlıların büyüsüne kapıldım. Derinliğin insanı çağırdığı, sonu görünmeyen o mavi boşlukta balıkların peşinden gitmek isterken dalış saatimin ötmesiyle fark ettim ki 43 metreye kadar inmişim. Dakikalarca o derinlikte kalmak, akciğerlerimdeki havayı nasıl kullandığımı yeniden düşünmeme neden oldu.

Kızıldeniz’in Kalbinde: Dahab, Sina Dağı ve Şarm El-Şeyh’e Bir Yolculuk

Zamanı bile durduran bu rengarenk dünyanın ardında aslında sessiz bir yok oluş yatıyor.

Ne yazık ki gerçekler bu kadar büyülü değil. Çünkü mercanlar artık ölmeye başlıyor.
Deniz suyunun sıcaklığı arttıkça ve sular daha asidik hale geldikçe, bu hassas ekosistem, sessizce yok oluyor. Mercanlar bir resif değil sadece, aynı zamanda deniz yaşamının temeli. Balıklar orada doğar, saklanır, büyür. Mercan öldü mü, ekosistem çöküyor.

Blue Hole ve çevresindeki mercanların bir kısmı şimdiden beyazlamıştı. Bunu görmek bir yandan büyüleyici, bir yandan iç burkucuydu. Çünkü orada sualtı sessizdi ama resifler bağırıyordu aslında: “Beni koruyun.” Turistik dalış aktiviteleri, kontrolsüz tekne geçişleri, kullandığımız güneş kremlerindeki kimyasallar, iklim krizi… Hepsi birer tehdit. Biz o gün çok dikkatliydik. Dalış sırasında her hareketimizi, her nefes alışımızı yavaş hesaplarken, suya karışan her damla temiz bilince eşdeğerdi adeta: Doğaya saygı, sürdürülebilirlik, bilinç…

Sina Dağı’nda Sessizlik, Yıldızlar ve Bir Doğuş

Dahab’dan ayrılırken içimde derin bir huzur, biraz da yorgunluk vardı. Ama gecenin içinde bir yürüyüş daha bekliyordu bizi. Yıldızların altından geçerek, Mısır’ın kutsal zirvesine ulaşacaktık. Sina Dağı. Binlerce yıldır yolculara ev sahipliği yapan, efsanelere karışmış bir yükseklik.

Gece 01.00’de yürüyüş başladı. Karanlık bir taş patikada, rehberimizle beraber yükseldik. Aramızda hiç konuşmayanlar da vardı, gözünü kapatıp dua edenler de. Kimse birbirine yabancı değildi, çünkü dağın eteklerinde herkes aynı sessizliğe teslim olmuştu. Soğuk içimize işliyordu ama gökyüzü hepimize battaniye gibi serilmişti. Her 100 metrede bir yıldız kaydı sanki, dilek tutmaya yetişemiyorduk.

Zirveye vardığımızda sabah ezanına daha vardı. Herkes sessizdi, birbirine sokulmuş battaniyelere sarılmış bekliyorduk. Sonra gökyüzü kızıllaştı. Sanki dünya yeni baştan doğuyordu. Ve biz, buna sessizce tanıklık ettik. Bu kadar büyük bir kalabalığın, bu denli susabilmesi, sanırım insanın doğayla kurduğu en saf bağlardan biri.

Kızıldeniz’in Kalbinde: Dahab, Sina Dağı ve Şarm El-Şeyh’e Bir Yolculuk

Şarm El-Şeyh’te Renkli Denizler, Sessiz Kıyılar

Yolculuğun son durağı Şarm El-Şeyh, daha çok tatil köylerinin ve resort’ların olduğu bir kıyı kenti. Ama bu, deneyimi yüzeysel kılmadı. Aksine, sahildeki nispeten sığ sayılabilecek sularda bile gördüğüm resifler, rengarenk balıklar ve hatta deniz kaplumbağaları bana şunu hatırlattı: Kızıldeniz’in zenginliği sadece profesyonel dalışla sınırlı değil.

Dalış dışındaki zamanlarda şnorkelle bile su altı dünyasına tanıklık etmek mümkün. Özellikle sabah saatlerindeki kısa bir yüzme aktivitesi bile, adeta tropikal belgesel gibi geçiyor gözünün önünden.

Kızıldeniz’in Kalbinde: Dahab, Sina Dağı ve Şarm El-Şeyh’e Bir Yolculuk

Mısır’da Gündelik Hayat, Yerel Tatlar ve Dinamikler

Mısır’daki gündelik yaşamın bazı sürprizleri vardı. Taksi bulmak çok kolay çünkü herkes taksici. Pazarlık bu coğrafyanın bir dili gibi. Su, yemek, ulaşım fark etmeksizin ilk söylenen fiyatla son ödediğin arasında uçurum olabiliyor. Bu durum bazen komik bazen öğretici anlara sahne oluyor.

Yemek konusunda ise birkaç küçük lokantada harika tatlar yakaladık. Özellikle yerel mutfağı deneyimleme fırsatı buldukça o kültürle daha fazla temas kurduğumu hissettim. Tatil lüksten çok deneyime dönüştü.

Dahab’ın büyüleyici derinlikleri, Sina’nın sessizliği ve Şarm’ın renkliliği… Her biri başka bir yönüme dokundu. Suyun altında yerçekimsiz bir huzur, dağın zirvesinde evrensel bir dinginlik buldum. Ve bu yolculuk bana bir kez daha hatırlattı ki: Bazen nefes alabilmek için gerçekten derine inmek gerekiyor.

Betül Engez
YAZAR HAKKINDA

Betül Engez

Koç Üniversitesi Ekonomi ile Medya ve Görsel Sanatlar bölümlerinden mezun olmuştur. Dalış yapmayı, suda olmayı, keşfetmeyi ve yeni insanlarla tanışmayı çok sever. İlhamını hareketin içinden, farklı bakış açılarından ve derinliklerden alır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini hayatın her alanında ön planda tutar. Hayatın ritmini yakaladığı her anı bir yolculuk olarak görür; bazen bir denizaltı sessizliğinde, bazen de kalabalık bir sokakta...