Memleketimizden Bursiyer Hikayeleri

2482

Bazen öyle karşılaşmalar yaşanır ki, içinizde tutamazsınız, etrafınızdakilere anlatmak, paylaşmak da yetmez. Daha çok kişiye ulaşmak istersiniz. İşte o zaman sesinizi duyurabileceğiniz mecralarda yazmak gerekir. Ama o noktada bir düşünce tutar… Nasıl yazacaksın? İçindeki heyecanı aktarabilecek misin? Cümleler düşük mü olur? İmla kuralları derken, bir durursun; sonra başlarsın yazmaya. Kervan yolda düzülür.

Borusan Kocabıyık Vakfı bu yıla kadar yeni bursiyerlerini, üniversitelerin burs ofislerinin belirlediği ihtiyaç sahibi öğrencileri arasından seçiyordu. Böyle olunca da aday havuzunu görme, kendi içinde değerlendirme imkânımız olmuyor, birebir görüşme fırsatlarımız da seçim sonrasında çok kısıtlı kalıyordu. İstanbul’daki öğrencilere kısmen ulaşsak dahi, Ankara, Gemlik, Afyon’dakiler kapsam dışı kalıyordu.

Bu yıl pandemi sürecindeki gelişmeleri de değerlendirerek Vakıf Genel Sekreteri Canan Ercan Çelik’in öncülüğünde, eğitim alanındaki yöneticimiz Ayşen Zülfikar’ın katkısıyla burs sürecini dijital bir platforma taşımaya ve başvuruları da doğrudan almaya karar verdik. Bu alanda Türkiye’nin en gelişmiş platformu olan E-bursum ile iş birliği yaparak bu hedefi hayata geçirdik.

Bursiyer seçimleri, Vakıf Senedimizde tanımlı olan üniversitelerdeki belirli bölümleri kazanan ya da halen okumakta olan ihtiyaç sahibi öğrenciler arasından yapılacak; kendi içlerindeki sıralama, en başarılı ve en çok ihtiyaç sahibi kıstaslarına göre yukardan aşağıya doğru devam edecekti. Bu şekilde kurgulayarak yeni süreci heyecanla başlattık. Daha sistemi test ettiğimiz ilk günde 300 öğrenci başvurmuştu.

GELECEĞE UMUTLA BAKAN GÖZLER

İlk sırada Ayşe vardı. Hemen açıp formu okumaya başladık. Ayşe, Urfa İmam Hatip Lisesi mezunu ve üniversite sınavında 548. olarak Boğaziçi Üniversitesi elektronik mühendisliğini kazanmıştı. Çok şaşırmıştım. Sonra ihtiyaca baktım. Anne baba işsiz. Baba %90 engelli, 5 ve üzeri kardeş. İçimiz rahat etmişti, kurduğumuz sistem ve algoritmalar düzgün çalışıyordu. Daha sonraki günlerde Ayşe sıralamada 7. sıraya düştü.

15 günün sonunda başvuran öğrenci sayısı 3900 olmuştu. Az sayıda üniversite ve bölüm öğrencisi kapsama girebildiğinden bu sayı beklediğimizin ötesinde idi. Sıralama dahilinde mülakatlara başladık. İlk 4 bursiyer adayı üniversite sınavında ilk 1000 öğrenci arasına giren, Hatay, Antep, Tokat ve İstanbul’dan, hayatta olmayan ya da olsa da destek vermeyen babalarla, kahraman annelerin yoktan var ettiği şartlarda yetişmiş kız öğrencilerdi. Pırıl pırıl gözlerle bütün zorluklara rağmen hayata umutla bakıyorlardı. Adaylardaki bu ortak özellik, mülakatların çoğunda gözlemlediğimiz en önemli faktör oldu.

Burs mülakatlarındaen çok gözlemlediğimiz adayların pırıl pırıl gözlerle bütün zorluklara rağmen hayata umutla bakmalarıydı.

Bir başka ortak husus, bugüne kadar kazandıkları üniversiteyi ve bulunduğu şehri hiç görmemiş olmalarıydı. Yaşadıkları şehrin dışına çıkıp çıkmadıklarında meçhuldü. 5. Sıraya geldiğimizde Sevda vardı. Bir alt sırada ile yine onun adresi ve aile özellikleri benzer bir isim yer alıyordu. Mükerrer olduğunu düşünüp bu görüşmeden sonra beklenmedik bir ara olacağına düşünerek mülakata başladık. Sevda, Kayseri’den; üniversite sıralamasında 514. olmuş. Anne ev hanımı, baba %60 engelli emekli memur; kardeşlerini sorduk. Bir yaş büyük ağabeyinin Boğaziçi Endüstri Mühendisliği’nde bir başka kurumdan bursla okuduğunu diğer kardeşinin, daha doğrusu ikizinin de bu yıl üniversite sıralamasında 903. olup Boğaziçi Üniversitesi’ni kazandığını öğrendik.

Listede bir mükerrerlik yoktu, alt sıradaki de ikizi Sevda idi. Sonra sıra yine Ayşe’ye geldi. Açıkçası heyecanla bu görüşmeyi bekliyordum. Ayşe esmer, zayıf bir genç kız. Ailesi o doğmadan önce Afganistan’dan Türkiye’ye mülteci olarak gelmiş. Önce Van’da bir süre yaşamışlar, Ayşe orada doğmuş. Sonra Güney Doğu Anadolu’da daha büyük bir şehre göçmüşler. 10 Kardeşler; üçü Türkiye’nin dört bir yanında tıp, mühendislik okuyor. Diğerleri de okuyor, yardım ve burslarla geçiniyorlar. Uzaktan erişimle eğitim hepsi bir evdeyken zor mu zor geçiyor. Bu kadar yoklukta sonuca bakar mısınız? Ayşe pandemi bittiğinde ilk defa İstanbul’a gelecek.

Günlerce sürdü mülakatlar; adayları, ailelerini, başarı hikayelerini dinledik. Yaşadıkları imkansızlıkları gördüğümüzde zorlandık, ama sonra hedeflerini, hayallerini dinlerken gözlerindeki ışıkla, umutlarını dinlerken seslerindeki heyecanla yeniden tazelendik. Hemen hepsinde yurtdışına gitme hayalinin olmasına şaşırmadık ama biraz içimiz buruldu. Gelecekten yana ümitli oldukları kadar kaygılı olduklarını da duyduk. Cevaplarını aradıkları sorular sordular: İş bulabilecekler mi, liyakat düzeni kurulabilecek mi, ekonomik şartlar iyileşecek mi? Hepimiz adına daha da büyük sorumluluk hissettik.

Hemen hepsinde yurtdışına gitme hayalinin olmasına şaşırmadık ama biraz içimiz buruldu.

Kendilerine örnek aldıkları birileri olup olmadığını sorduk. Babasız olanların hemen hemen tamamı annelerini kahraman olarak görüyor. Doğrusu ben de…Yollarının kesiştiği bir öğretmenin ya da yakın çevrelerinde okuyup ışıldayan birisinin nasıl bir çekim etkisi yarattığını gözlemledik. Ama bir tanesi vardı ki, ona ilham veren kişiyi sorduğumuzda kollarını açarak “tabii ki Atatürk” diye öyle bir bağırdı ki bizi bizden aldı.

Bir de yazmadan geçemeyeceğim bir kızımız daha vardı. Çorum’da okuyabileceği en iyi okul olan Çorum Fen Lisesini 3. sınıfta bütün ailesine karşısına alarak bırakıyor. Çünkü orada okurken istediği başarıya ulaşamayacağını düşünüyor ve son sene açık öğretim lisesine geçiyor; üniversite sıralamasında 448. olarak Boğaziçi işletmeye giriyor. Hayali ne? Bu ülkenin cumhurbaşkanı olmak !!! İçimden güçlü bir “Oh ya, olsun tabii” çektim.

Bu sene Borusan Asım Kocabıyık Meslek Teknik Lisesi birincisi olan öğrencimizin ODTÜ Mühendislik bölümlerinden birisini kazanmış olması da hepimizi mutlu etti doğrusu, gurur duyduk. Daha onlarca gencin sizlerle paylaşabileceğim hikayesi ve onca yokluk, yoksunluk içinde eriştikleri başarı öyküleri var.

Ve ne mutlu ki, bu pırıl pırıl gençleri destekleyen, “Benim bu ülkeye borcum var.” diyen değerli büyüğümüz Asım Kocabıyık’ın kurduğu Vakfımız gibi birçok vakıf ve iyilik sever insanlar var.Onlar var oldukça umutlarımız yeşermeye devam edecek.

İyiliğin ve umudun ne kadar bulaşıcı olduğunu, çoğaldıkça katmerlenerek büyüdüğünü ve ne kadar güçlendiğini bir kez daha gördüm.

Tanıdık geldi mi?

*KVKK nedeniyle isimler ve şehirler değiştirilmiştir.

Meltem Doğan
YAZAR HAKKINDA

Meltem Doğan

Borusan’ın en keyifli kurumunda Borusan Kocabıyık Vakfı’nda mali işler müdürü. Bir yıl içinde maraton koşmayı hedefleyen acemi koşucu, kutuplarda balinaları görmeyi hayal eden bir dalgıç ama hepsinde önce Fikret’in eşi, Kaan’ın annesi, Melek Zeytin’in ve Firuze’nin bakıcısı.