Nasıl Dünya Şampiyonu Oldum?

1184

18 kasım 2017, saat 08:00, Houston.

… ve siren sesi duyuldu, yarış başladı. Toplu şekilde start aldık. Bayağı kalabalık… Önlerde kendime yer bulmalıyım. Aklımdan sürekli tekrarlıyorum: Yarış taktiğini unutma! Hızlı başla hızlı bitir! Yarış kısa sürecek!

İlk km kolay, hafif yokuş aşağı, normal tempomdan hızlıyım… Güzel, aynen devam… Ön sıralara yakınım ama kaçıncıyım acaba? Neyse boşver, koşmana bak…

İkinci km’ye geliyoruz. Su istasyonu var. Bi tane kapmam ve yudumlamam lazım. Hava çok nemli, durduk yerde bile terletiyor. Bardağı yakaladım ama o kadar hızlıyım ve nabzım yüksek ki… Bir yudum bile içemiyorum. Su boğazıma kaçıyor, öksürerek bardağı fırlatıyorum…

2500 mt’ye geliyoruz, yarışın yarısı… Durum kontrolü yapmam gerek. Nabız 180, tempo 3:45… Sıralamada sanırım ilk 10’un içerisindeyim… Yaş gurubunda nasıl acaba? Ya gerilerdeysem? Dünyanın öbür ucuna bunca yol geldim, aylardır çalışıyorum, herkes benden kürsü bekliyor, yüklenmem lazım… Haydi, haydi…

Hızlanmaya çalışıyorum. 3km geride kaldı, artık sonlara yakınız. 2-3 kişi daha geçtim, yaşasın! IRONMAN’in gücüne dayanamayacaklar tabi, elbette geçeceksin!.. Gülümsüyorum… Nabız 185… Sol aşil tendonum acımaya başladı… Boş ver hissetme, düşünme… Koş Önder koş…

Aşil tendonum cidden acıyor, bilek hareketimi engelliyor… Nabız 189…

Son km’ye bu şekilde giriyorum… Ne nabza ne de başka bir şeye bakıyorum.  Ne varsa yükleniyorum. Finish’de kızım Ekin beni bekliyor olacak elinde Türk bayrağı ile. Güçlenmek için onu düşünüyorum. Bu yarışın telafisi yok. Sonradan “keşke” dememem lazım… Haydi dayan…

Artık finish gözüküyor. Son 500 mt. Bir kişiyi daha geçiyorum… Kalbim yerinden fırlayacak gibi. Kızımı seçiyorum kalabalıktan. Babaaa, Babaaa diye bağırıyorr. Elinde bayrakla sağa sola koşturuyor. Geliyorum Ekin, geliyorum…

Ve finish çizgisi, yarış bitiyor…

 Süre 19:19. Genel sıralamada beşinci, yaş grubunda birinci olmuşum.

Ne kadar mutluyum! Kızım kucağıma atlıyor. Madalyam boynumda… Elimde Türk bayrağı… Bundan güzel ne olabilir ki!

Kurumsal oyunlarda yaş grubunda dünya şampiyonu olmuşum.

…Dünya şampiyonu…

…………

…………

Geçen haftaki yarışın kısa bir özetini anlatmaya çalıştım sizlere. Her saniyesi aklımda. Unutulmaz bir anı, harika bir tecrübeydi. Çok çalıştım ve başardım. Nasıl mı?

Çocukluğumdan beri sporla hep içli dışlı oldum ama herhangi bir kulübe bağlı olmadan bilinçsiz bir şekilde geçti çocukluk ve gençlik yıllarım. Arkadaşlar arasında okul ve mahalle ortamında spor yapmaya çalıştım. Bir kulüp ortamını, bir antrenörün yönlendirmesini ve maddi destek eksikliği hep hissettim.

Spor yapma isteğim yeşermek için uygun ortamı bekliyormuş.

Üniversiteden mezun olup iş hayatına atılınca imkanlarım artmaya başladı. Gençliğimdeki planlı programlı spor yapma isteği yeniden doğdu. Aslında zaten hiç sönmemiş, sadece yeşermek için uygun ortamı bekliyormuş.

2007 yılında tesadüfen bir boks hocası ile tanıştım. Beni çalıştırmaya başladı. Boks için yüksek güç ve kondisyon gerekiyor. Kısa sürede 5-6 kg verdim. Kapasitem %10-20 arttı. Boks dışardan görüldüğü gibi vahşi bir spor değil aslında. Maç yapmak zorunda değilsiniz. Boks size inanılmaz bir koordinasyon ve dayanıklılık katıyor. Eldivenleri takıp torbayı yumruklamaya başlayınca her şeyi unutuyorsunuz. Eve gittiğiniz zaman sinir stres hiçbir şey kalmamış oluyor. Tekrar gitmek için günleri saymaya başlıyorsunuz.

Kondisyonumuz artsın diye boks hocamızla sahilde koşarken ondan daha iyi koştuğumu fark ettik. Bir saatin sonunda herkes yorulurken, ben terlemiyordum bile. 2-3 sene böyle geçti. Evimizi başka yere taşıyınca çok sevdiğim boksa devam etme imkanım da kalmadı. Ama elimde kocaman bir hazine vardı: KOŞMAK!

İÇİMDEKİ KOŞUCU

Artık her fırsatta koşmaya başlamıştım. Günün birinde sahilde gördüğüm 10 km yarışı afişi hayatımı değiştirdi. Son derece amatör şekilde girdiğim yarışı iyi bir sürede bitirmiştim. Ardından yarışlar yarışları kovaladı.

10 km yarışı afişi hayatımı değiştirdi.

Türkiye’de ve yurtdışında birçok yarışa katıldım. Chicago, Berlin, Roma ve İstanbul’da 7 tane maraton (42km) ve 1 tane ultra maraton (80km) tamamladım.

Bunun yanında sayısını bilmediğim yarı maraton ve 10k yarışları koştum.  Her biri ayrı bir hikaye ve tecrübe barındırır. Hiçbiri birbirine benzemez.

Atletizmde iyi dereceler yaptıktan sonra triatlonu merak ettim. Okudum, okudum… Triatlon, yüzme, bisiklet, koşu üçlüsünden oluşan ve yoğun dayanıklılık gerektiren bir spor. Çok farklı kas gruplarını çalıştırıyor. Bu üç branşa birden hakim olmayı gerektiriyor. Acaba yapabilir miydim? Bisiklet neyse de yüzmem oldukça kötüydü.

Bu sebeple 4 ay boyunca sadece yüzmeye odaklanmak zorunda kalmıştım. Özel hoca, grup dersleri hepsini denedim. Ama sonuç nafile. Bir türlü yüzemiyor, 100 mt bile gidemeden boğulacak gibi oluyordum. Israrla denemeye devam ediyorum. Yolda yürürken, işyerinde çalışırken bile sanki yüzüyormuş gibi nefes çalışması yapıyordum. İzlemediğim video kalmamıştı ama sonuç alamıyordum. Başarısız denemeler uzadıkça direncim azalıyordu. Neredeyse bırakmak üzereydim ki bir gün zor bela 100mt yüzmeyi başarmıştım sonunda. Ardından 150-250-500-1000-2000 mt yüzebilmeye başladım. Yavaştım ama problem değil. Sıfırdan başlayıp 2km yüzebilir duruma gelmiştim 8 ay sonunda. Müthiş haz alıyordum.

Gerisi çorap söküğü gibi geldi ve 3 yılda Türkiye, İsviçre ve Portekiz’de olmak üzere 5 tane “Ironman 70.3” tamamladım. Her biri birbirinden zorlu, yaklaşık 6-7 saat süren yarışlar.

DİLE KOLAY

Yoğun hayat temposunda sporu hayatınızın bir parçası olarak korumak ciddi emek istiyor. Sabah 4’de kalkıp bisiklete binmek ve ardından işe gelmek ya da gece 11’de işten çıkıp eve gitmeden önce 2 saat koşu antrenmanı yapmak sizin için normal bir durum haline geliyor. Sadece 1-2 kere değil tüm sezon neredeyse böyle yaşıyorsunuz.

Alacağınız 1-2 kg, performansınızı olumsuz etkileyeceğinden dolayı yemenize içmenize uykunuza hep dikkat ediyorsunuz. Bunları arkadaşlarınıza anlattığınız zaman size uzaylı gibi bakmalarına alışıyorsunuz ve artık çoğu zaman anlatmıyorsunuz bile.

Tüm yılı bir yarış sezonu olarak görerek sezon hedeflerinizi 12 ay önceden belirlemelisiniz.

Bu hedeflere ulaşmak için tam bir profosyonel gibi yaşayıp, performanınızı doğru zamanda max seviyeye çıkarmalısınız.

Başarı ancak böyle geliyor.

ŞAMPİYONLUK ÖNEMLİ Mİ?

Arkadaşlarım bana hep “Niye bu kadar uğraşıyorsun ki dünya şampiyonu mu olacaksın?!” derlerdi.

Şampiyon olmak için değil, zevk aldığım için uğraşıyorum.

Şampiyon olmak için değil, zevk aldığım için uğraşıyordum.

Bir sporcu için desteklenmek çok önemli. Hem maddi hem manevi. Borusan bu konuda Türkiye’nin sayılı şirketlerinden. Spor için ayrılmış bir bütçesi, hocası ve sporcuları var. Hem de birçok branşta. Ben bunlardan koşu ve bisiklet kulübüne üyeyim. Çok güzel bir birliktelik ve paylaşımlarımız var. Vaktiniz varsa mutlaka katılın derim. Haftanın 1-2 günü güzel antrenman yapıyoruz.

2017 benim için başarılı bir sezondu. Neredeyse tüm hedeflerimi gerçekleştirdim. Hem de hiç sakatlık yaşamadan.  Şimdi biraz dinlenip 2018 yılını planlayacağım. Gelecek yıl atletizm yanında bisiklet alanında da başarımı artırmak istiyorum.

Bir daha dünya şampiyonu olabilir miyim bilmiyorum ama bence önemi olan o değil. Önemli olan sevdiğin işi yapmak ve inadına çalışmak. Birincilik ya da onunculuk fark etmez. Hedefiniz için odaklanıp çalışıyorsanız, onun heyecanı sizi sarıp sarmalıyorsa, gece gündüz, kar kış demeden çalışıyorsanız tamam demektir.

Dünya şampiyonu zaten sizsiniz!

Önder Özyılmaz
YAZAR HAKKINDA

Önder Özyılmaz

Önder Özyılmaz, Borusan Makina ve Güç Sistemleri’nde Mali İşler Müdürü. 2 kız babası. Boks yapan, bisiklete binen, yüzen, kilometrelerce koşan ama yorulmayan bir spor tutkunu.