6 Şubat tarihinde gerçekleşen ve tüm ülkemizi derinden etkileyen sarsıcı depremler sonrasında, ülke çapında ve uluslararası düzeyde yardımlaşma ve dayanışmanın nasıl hızla oluştuğuna hep birlikte şahit olduk. Çeşitli sivil toplum kuruluşları organizasyonuyla kamu otoritesi koordinasyonunda kısa süre içerisinde birçok yardım kampanyası düzenlendi. Birçok gönüllü, depremzedelere; temel ihtiyaçlarını teminden psikolojik desteğe, çocuklara moral için oyun organizasyonundan farklı şehirlerde evlerini açmaya kadar birçok farklı alanda elinden ne geliyorsa yapma gayretinde oldu. Yaklaşık iki ay süresince, toplumsal dayanışmanın hem yüksek seviyede olduğu hem de günlük sohbetlerden medyaya tüm iletişimin ana konusu olduğu bir dönem sonrasında, hızlı bir gündem değişimine uğradık. Artık günlük konuşmalarımızın da konsantrasyonumuzun da gündemi dayanışma değil diye düşünüyorum.
Bunun sebebini düşündüğümde ve afet psikolojisi/sosyolojisi üzerine yaptığım makale okumalarında toplumsal dayanışma ölçütü olarak sosyal sermaye kavramı ön plana çıktı. Sosyal sermaye aklımıza gelen sermaye türleri gibi emeğe/paraya çevrilebilen ve toplumun dayanışma seviyesini gösteren bir sermaye türü.
Kısaca aktarmak gerekirse sosyal sermaye, tanışıklık ve tanımaya dayalı olarak kurumsallaşmış, bir bireyin veya bir grubun hissesine düşen kaynakların bir toplamı olarak tanımlanıyor. Katılımcılık, iletişim, karşılıklılık, toplumsal sorunların çözümü, güven, kurallar, kolektif akıl, sosyal sermayenin miktarını ve sürekliliğini belirleyen unsurlardan bazıları. Bu unsurlarla birlikte doğan sosyal sermaye ise üçe ayrılıyor. İlki aile, yakın arkadaş gibi benzer durumlardaki insanlar arasında ortaya çıkan “bağlayıcı sosyal sermaye“. İkincisi kaybedilmiş arkadaşlıklar ya da iş arkadaşlıkları gibi insanların daha uzak bağlarını çevreleyen “köprü kuran sosyal sermaye”. Üçüncüsü ise topluluğun tamamıyla dışında olan, bu yüzden üyelerini topluluğun içinde mümkün olanlardan ziyade, uzak geniş alanlardaki kaynaklara yönlendiren “bağlantılı sosyal sermaye”.
Afet karşısında, -hele ki son yaşadığımız geniş alanı ve büyük bir nüfusu etkileyen deprem afetinde- bağlantılı sosyal sermayenin kritik önemde olduğunu düşünüyorum. Toplumsal dayanışma için bu sermaye türün bilinçli bir şekilde nasıl arttırılabileceği üstüne düşünmenin önemine inanıyorum. Şirketimizde bu amaca hizmet ettiğini düşündüğüm iki inisiyatifimiz oldu. Bunları paylaşarak olası yeni düşünceler/uygulamalar için ufuk açma niyetim var, umarım ilham verici öğelere vurgu yapabilirim.
Depremin ilk günlerinde neredeyse tüm arkadaşlarımdan gelen talep; afet bölgesinde gönüllü olarak görev almak, orada olarak acıyı paylaşıp yaraları sarmada destekte bulunabilmekti. Bu talebi, bir an önce aksiyona geçerek yardım malzemelerini bölgeye ulaştırıp, sonrasında ne gerekiyorsa onu yapmak şeklinde ifade edebilirim. Bu ucu açık talebi, kalabalığı daha da kalabalıklaştıracak, sürekliliği olacak bir amaca hizmet edecek, temel ihtiyaçların nasıl karşılanacağı kaygısı olmadan neşe ve yüksek enerjiyle gönüllü dayanışma projesine nasıl çevirebiliriz diye düşünürken önümüze deprem bölgesinde Ebru Baybara Demir ve ekibinin ürettikleri 30 bin öğün yemeğin Hatay genelinde günde 3 sefer dağıtımını yapmak, bir anlamda lojistik desteğini vermek ile ilgili bir ihtiyacı olduğunu öğrendik. Bu ihtiyaca yönelik operasyonumuzdan ayırabildiğimiz iki panel van tipi araçla 4 kişilik bir ekiple her bir ekibin 1 hafta süreyle gönüllü dayanışma hizmeti verdiği, sonrasında yeni ekiplerle bunu sürdürdüğümüz bir yapı oluşturduk. Faaliyetimiz hala devam ediyor. Farklı arkadaşımız bu gönüllü dayanışmada rol aldı ve hala sırada bekleyen onlarca arkadaşımız var. Hem gönüllü arkadaşlarımızdan, hem ortaklaşa hizmet ürettiğimiz geniş ekipten, hem de dayanışma içerisinde olduğumuz afetzede halkımızdan çok olumlu dönüşler aldık. Bu geribildirimler fayda odaklı çalışmalarımıza devam etmemiz için bizi motive ederken daha fazlasını yapmamız için de bizi teşvik etti. Bu dayanışma bana göre uzun soluklu sürekliliği, çok sayıda kişinin gönüllü katılımını içermesi, tek sefere mahsus olmaması, kaynakları etkili şekilde kullanması ve yeni etkileşimler kurma dolayısıyla gelecek için de bağlantılı sosyal sermeye biriktirme konusundaki etkisiyle iyi bir örnek oluşturuyor.
İkinci inisiyatif ise, farklı grupları bir araya getirerek dayanışmada dalga etkisi yaratması ile öne çıkıyor. “Sanatyapıyo” ve “iyilik için sanat” sitelerinde ağırlıkla deprem bölgesine yardım amaçlı, sanatçıların da gelirini yardım kuruluşlarına aktardığı eserlerden topladım. Bu hem aklımdaki maddi yardım hedefini dayanışma ile güçlendirirken hem de toplumu birleştirme, daha iyi bir gelecek için model oluşturma konusunda önemli rol üstlenen sanatla etkileşim içinde olma fırsatı verdi. Aralarında Ayberk Kuşhan, Pelin Dorlevi, Tuğçe Güvenman, Zeynep Bozdemir, Yusuf Erçin, Elif Yaman ve Gülhan Çetin’in olduğu 8 sanatçıya ulaşarak edindiğim 11 farklı eserle dayanışmayı devam ettirmek için, şirket içerisinde bir açık arttırma müzayedesi düzenledik. Neşeli, duygu dolu ve heyecanla geçen müzayede sonrasında eserler yeni sahiplerine geçerken bölge halkı için de bir yardım fonu oluşturmuş olduk. Her iki ayda bir yeni müzayede için sözleştik. Burada da aldığım geri bildirimler iyi bir amaç için heyecan ve ritüel içeren bir ortamda olmanın motive edici olduğu yönündeydi. Bana göre bu inisiyatif de farklı toplum kesimlerinin birlikteliği ve dayanışmasına örnek teşkil ederek bağlantılı sosyal sermaye birikimini destekliyor.
Afetlere hazırlık aşamasında da dayanışmanın sürdürülmesi önemli. Olası Marmara depremine yönelik farkındalık ve buna hazırlık için dayanışmada da sosyal sermaye önemli rol oynuyor ve oynayacak. Birbirine değer veren bireylerden oluşan, daha iyi bir geleceğe inanan ve iyilik için dayanışma içerisinde bir toplum özlem ve dileklerimle…
Sevgiler